SÎZ DENEYİMLERİNİZ DEĞİLSİNİZ

SÎZ DENEYİMLERİNİZ DEĞİLSİNİZ

Tılsımlar BeşlisiUnutulmaması gereken en temel husus yalnız sizin tarafınızdan değil, herkes tarafından içsel yolculuğunuzda rastladığınız her neyse, sizin o olmadığımzdır.

Siz ona tanıklık edensiniz, o hiçlik olabilir, sonsuz mutluluk olabilir, sessizlik olabilir. Ama bir şey unutulmamalıdır: Başınızdan geçen deneyim ne kadar güzel ve mutluluk verici olsa da siz o değilsiniz.
Siz onu yaşayan kişisiniz; ileriye, ileriye, daha ileriye giderseniz, gezideki sonuç geride deneyim kalmadığı zamandaki noktadır. Ne sessizlik, ne mutluluk, ne de hiçlik. Sizin için nesne diye bir şey kalmamıştır, sadece özne olarak siz varsınızdır.

Ayna boştur. Hiçbir şey yansıtmıyor. O, sizsiniz.
İçsel âlemin büyük gezginleri bile güzel deneyimler içinde sıkışıp kalmış ve “Kendimi buldum,” diye düşünerek bu deneyimlerle özdeşleşmişlerdir. Onlar tüm deneyimlerin yok olduğu son aşamaya ulaşmadan önce durmuşlardır.
Aydınlanma bir deneyim değildir. O, tamamen yalnız başınıza bırakıldığınız, hiçbir şey bilmediğiniz durumdur. Güzel de olsa, hiçbir nesne mevcut değildir. Yalnızca o anda, hiçbir nesne tarafından engellenmeyen bilinçliliğiniz bir dönüş yapar ve kaynağa geri gider.

O, kendi kendini kavrayış olur, aydınlanma olur.
“Nesne” konusunda size bir hatırlatma yapmalıyım. Her nesne, engel anlamına gelir. Sözcüğün gerçek anlamı engel, karşı çıkıştır.

Bu yüzden nesne dışınızda, maddi dünyada olabilir; nesne içinizde, psikolojik aleminizde olabilir; nesne kalbinizde, duygularınızda, hislerinizde, duygusallıklarınızda, ruh hallerinizde olabilir. Nesneler, hatta ruhani âleminizde bile
olabilir. Üstelik öyle bir coşkundurlar ki insan daha fazla olabileceklerini hayal edemez. Dünyanın çok sayıda mistik kişisi vecd halinde çakılıp kaldı. Güzel bir mevki, manzaralı bir mevkidir bu, ama onlar henüz yuvaya varmadılar.
Tüm deneyimlerin yok olduğu bir noktaya geldiğinizde, hiç nesne de yoktur; o zaman, engelsiz bilinçlilik bir daire içinde hareket eder varoluşta, engellenmiş değilse, her şey bir döngü içinde hareket eder varlığınızın aym kaynağından gelir, çepeçevre gider. Hiçbir engel bulmayınca ne deneyim, ne de karşı geliş gerisin geri gider. Öznenin kendisi nesne haline gelir.

J. Krishnamurti’nin tüm yaşamı boyunca sürekli söylediği budur: Gözlemci gözlemlenen haline geldiği zaman, vardığınızı anlayın. Bundan önce yolda binlerce şey vardır. Beden onlara, kundalininin merkezleri diye bilinen deneyimlere dönüşen kendi deneyimlerini verir; yedi merkez yedi lotus çiçeği olur. Her biri ötekinden daha büyük ve daha boyludur; rayiha ise sarhoş edicidir. Zihin sınırsız, sonsuz büyük uzamlar verir size. Ama temel ilkeyi unutmayın: henüz gelmedi.
Geziden ve gezide karşılaştığınız tüm sahnelerden ağaçlar, dağlar, çiçekler, nehirler, güneş, ay ve yıldızlardan keyif alm, ama sizin gerçek öznelliğiniz onun kendi nesnesi oluncaya kadar hiçbir yerde durmayın. Gözlemci gözlendiğinde, bilici bilindiğinde, kâhin görüldüğünde yuvaya varılmıştır.

Bu yuva, birlikte yaşamlar boyu araştırmış olduğumuz gerçek bir mabettir, ama biz her zaman yanlış yoldan gideriz. Güzel deneyimlerle tatmin oluruz.

Cesur bir araştırıcı, tüm güzel deneyimleri geride bırakmalı, yoluna devam etmelidir. Tüm deneyimler tükendiğinde ve insan yalnızlığıyla başbaşa kaldığında… Bundan daha büyük bir vecd hali, daha büyük bir mutluluk, daha esas bir gerçek yoktur. Tanrısallık dediğim şeye girdiniz, bir Tanrı halini aldınız.
Yaşlı bir adam doktoruna gitti. “Tuvalet sorunlarım var,” diye yakındı.
“Yaa, bir bakalım. İdrara çıkışınız nasıl?”
“Bir bebek gibi, her sabah saat yedide.”
“İyi. Kaim bağırsağınızın faaliyeti ne durumda?”
“Saat gibi, her sabah sekizde.”
“Öyleyse, sorun nedir?” diye sordu doktor.
“Saat dokuza kadar uyanamıyorum.”
Uykudasınız ve uyanmanın vakti geldi.
Tüm bu deneyimler, uykudaki bir aklın deneyimleridir. Uyandırılmış bir akim hiç deneyimi olmaz.

Benzer Yazılar

Leave a Reply