Ev Gibi Birçok Yer Vardır

Ev Gibi Birçok Yer Vardır

Zümrüdüanka kuşu modeli birçok açıdan şişmeyle oluşan bir evrenden ayırt edilemez bir evren oluştursa da, iki fikir araısındaki bazı ana farklılıklar vardır ve bunlardan biri nasıl bir evrende yaşadığımızı anlatmayı mümkün kılabilir. Kavramsal olarak, fikirler neredeyse birbirinin tam tersidir. Şişme fikri, bizimki gibi bir evrenin içeriden sonsuz gibi gözükse de, aslında şişen uzayın büyük boşluklarıyla benzer evrensel baloncuklardan ayrılmış nadir bir baloncuk olduğunu ileri sürer. Bu baloncuklardan sonsuz sayıda olabilir ve şişmenin bir sonucu olarak ne olabileceği konusunda tüm olası çeşitlemeleri sağlayabilirler, ama “yakın” anlamında değildirler ve rastgele bu baloncuklardan seçilecek herhangi birinin bizim baloncuğumuza benzeyeceğini düşünmek için bir sebep yoktur. Çoklu Evren’in çoğu bizim evimizden oldukça farklıdır.

Zümrüdüanka kuşu modeli, başka bir açıdan, her döngüde her yerin hemen hemen aynı olduğunu söyler; yerel evren, bir bütün olarak evrenin bir örneğidir. Sonsuz uzayın tümü, kozmik çevremizdeki yıldızlar, galaksiler ve sonsuz evrende başka bir yerdeki bir gezegen üzerinde yaşayan yaratıklar uzaya doğru bakıp bizim gördüğümüz türde şeylerin aynısını gördüğü şekilde dağılmış yıldız ve galaksilerden oluşur. Tam olarak Kansas gibi olmasa da, her yer evimiz gibidir.

Her iki durumda da, uzayın mükemmel teleskoplarla bile görebildiğimiz en geniş bölgesi şu ana kadar gözlemlediğimiz uzay bölgesiyle hemen hemen aynı olacağı için, bu, gözlemlerle test etmeyi umabileceğimiz bir şey değildir. Ama iki modelin farklı tayin edilebilir tahminler oluşturduğu bir yol vardır.

Şişmeye göre, Evren’in doğumunda var olmuş uç koşullar yoğun kütleçekimsel ışıma, kozmik mikrodalga ardalan ışımasına bir damga bırakmış uzay dokusunda dalgacıklar oluşturmuş olmalıdır. Bu etkinin bugün radyasyon üzerindeki gözlemlenebilir etkiler cinsinden çok küçük olduğu hesaplanmıştır, ama 2009 yılında fırlatılmış ve şimdi ardalan ışımasını analiz eden Avrupa uydusu Planck’a yerleştirilmiş cihazlar tarafından saptanabilirler. Diğer taraftan, şişmeden çok daha hassas ve daha az aşırı olan Zümrüdüanka kuşu modeli, tartışmasız bir şekilde ardalan ışımasında kütleçekimsel dalgaların izinin olmaması gerektiğini söyler.

Eğer Planck uydusu tahmin edilen etkiyi bulmakta başarısız olursa, bu Zümrüdüanka kuşu modelinin doğru olduğunu ka nıtlamayacaktır, çünkü dalgalar hâlâ orada düşük bir seviyede bulunmuş olabilir. Ama eğer Planck kütleçekimsel dalgaların izlerini bulursa, bu kesinlikle Zümrüdüanka kuşu fikrinin yanlış olduğunu kanıtlayacaktır.
Steinhardt ve Turok modellerinin basitliği ve dolambaçsız lığını sever:

Döngüleri yürüten, altta yatan mekanizma hassas ve kendini ayarlayıcıdır. İki zar arasındaki çarpışmalar orta hızlarda meydana gelir (ışık hızının altında). Kara enerji yoğunluğu her zaman düşüktür ve geniş şişme içeren evren boşluklarının yaratıldığı yüksek enerji durumlarına kaçış yoktur. Aksine, kara enerji bir tür döngüleri kontrol altında tutan amortisör gibidir; rastgele dalgalanmaların etkilerini keser dolayısıyla olağan, periyodik evrim yolunda gitmeye devam eder.

Bu iddialı bir teoridir, ama ben ikna olmadım; Planck’m veya arkasından gelenlerin, erken Evren’de kütleçekimsel dalgaların iş başında olduğunun izlerini bulacağını umuyorum. Zümrüdüanka kuşu modeli çekicidir, ama büyük bir kusuru vardır. Neden iki zarda durulsun ki? Bu iki sonsuz bir sarılmaya kilitlenmişken, on bir boyutlu uzayda başka neler oluyor? Mteorisi’yle ilgili en heyecan verici şey ve Çoklu Evren fikrini ciddiye almak için en saygı uyandıran sebep, sadece kendini tekrar ederek aynı melodiyi çalan bir çift zil değil, olası dünyaların sonsuz tercihini sunmasıdır. Leonard Susskind Mteorisi tarafından sunulan çeşitliliğe “kozmik manzara” ismini taktı ve bu kuram şu an elimizdeki en yeni kozmolojik modeldir. Var oluşumuz bilmecesine özgün bir çözümden çok, birçoğu arasından bir seçenek olarak, döngüsel evrenler için manzarada bir yer olabilir.

Benzer Yazılar

Leave a Reply