Eğer evren tasarımcıları, bugün farkında olduğumuz tek yol olan karadelikler üreterek yeni evrenler oluşturuyorsa, çalışabiliyor oldukları üç düzey vardır: îlki fizik yasalarının yeni evrenlerde nasıl işlediğini etkilemek için herhangi bir girişim olmaksızın karadelikler üretmektir. Evrenlerin evrimi söz konusu olduğunda, bu esasen Lee Smolin’in, doğal karadeliklerden yaratılmış evrenlerle doldurulmuş bir Çoklu Evren senaryosuyla aynıdır, ama ek olarak tasarımcılar, kendi evrenlerinin ömrü boyunca doğal yollarla oluşacak karadelik ve bebek evrenlerden çok daha fazlasını üretebilirler.
Bu hemen hemen insanoğlunun zaten oldukça yaklaştığı düzeydir; Gregory Benford’un romanı Cosm bu ihtimali eğlenceli bir kurgusal bağlamda ortaya koyar. Merak uyandırıcı bir şekilde, karadelikleri oluşturan zekâları içeren evrenlerin, yaşam olmayan evrenlerden daha yaygın olabileceği için, bu zeki yaşamın Çoklu Evren’de “seçilmiş” olduğunu ima ediyor olabilir.
Biraz daha gelişmiş bir medeniyet için olan ikinci düzey, bebek evrenlerin özelliklerini belli bir doğrultuda dürtebilme yeteneğini içerir. Örneğin karadelik oluşumunu, kütleçekim kuvvetinin bebek evrende ana evrenden daha kuvvetli olduğu şekilde ayarlamak, tam olarak ne kadar daha büyük olacağını söyleyebilecek tasarımcılar olmadan mümkün olabilirdi.
Aynca çok gelişmiş bir medeniyet için üçüncü düzey, karbon rezonansının kesin değeri gibi bebek evrendeki fizik parametrelerini kesin olarak ayarlama kabiliyetini, dolayısıyla bebek evreni detaylıca tasarlamayı içerirdi. Tasarımcı bebeklerle benzetme yapabileceğimiz düzey bu düzeydir; mükemmel bir çocuk elde etmek için DNA ile oynamak gibi, yeterli derecede gelişmiş teknolojik bir medeniyet, mükemmel bir evren elde etmek için fizik yasalarıyla oynayabilirdi. Önemli olan, hiçbir durumda (en gelişmiş düzeyde bile) tasarımcılar için oluşturdukları bebek evrenlerle etkileşmek mümkün olmazdı. Kendi Büyük Patla ma’smdan itibaren, her evren başlı başına olurdu.
Bir bebek evren yapmayla ilgili en ürkütücü şey, açıkladığım gibi kolay olmasıdır; en azından birinci düzeyde, bilgisayarda bizimkine benzer bir evren simülasyonu yapmaktan çok daha kolaydır. Bunun yüzünden, taklit evren fikrinin savunucuları tarafından kullanılan tüm görüşler, evren yapma fikrine çok daha kuvvetli bir şekilde uygulanabilir. Eğer taklitçiler haklıysa (ve ben haklı olduklarına inanmıyorum), kendi düşüncelerinden, üretilmiş evrenlerin sayısı, simülasyon evrenlerin sayısını uzak ara geçmelidir, dolayısıyla üretilmiş bir evrende yaşıyor olmamız, bir bilgisayar simülasyonunda yaşıyor olmamızdan çok daha olasıdır (taklitçilerin diliyle, üssel olarak daha olasıdır.
Harrison’m taslağı, en azından bir evrenin yaklaşık olarak bizim düzeyimizdeki bir zekâdan ortaya çıkmadan, evrimin doğal olarak Smolin’in süreciyle meydana geldiği başlangıçta bir evren manzarası olduğunu önerir. Bu, akıllı tasarım ve evrimin bizimki gibi (akıllı yaşam için uygun olma anlamında) bir evren çoğalmasına iten ve “akıllı olmayan” evrenleri tüm Çoklu Evren’de küçücük bir parça haline getiren tohumdur. îlk akıllı evren belki şans eseri üretilmiştir, ama ondan sonra üretilen evrenler çoğalır ve sahneye hakim olur. Bu anlamda, etrafımızda gördüğümüz Evren’in varlığının hem antropik seçilimin (antro pik terimini tüm akıllı yaşam formlarını kastetmek için genişletiyorum) hem de yaşama uygun hale gelmenin, Çoklu Evren’in kozmik manzarası bağlamında bir sonucu olabilir.
Quarterly Journal of the Royal Astronomical Society1de yayınlanan bir makalede Harrison’m ortaya koyduğu gibi:
Yaşamın kendisi yaratma işini elinde tutar… Evrenimizi yaratan üstün varlıklar, bizimkinden farklı, çok iyi olmayan bir evrende yaşadı. Sadece akıllı değil, aynı zamanda idrak edebilen varlıklardı ve belki de aynı zamanda evrenler yaratabilecek olan bizim uzak altsoylarımıza benzerlerdi. Bu üstün varlıkların evrenimizi nasıl yarattığı ve onlarınkinin nasıl yaratıldığı şimdi soruşturmaya açık, anlaşılabilir konulardır.
Bu işi yapması için gereken zekâ belki bize üstün gelebilir, ama bizimkine oldukça benzer sınırlı bir zekâdır; sonsuz ve anlaşılamaz bir Tanrı değil. Böyle bir zekânın evrenler yapması için en olası sebep, insanların dağa tırmanma veya LHC gibi hızlandırıcılar kullanarak atom altı parçacıkların doğasını inceleme nedenleriyle aynıdır: Çünkü yapabiliyorlardır. Bebek evrenleri yapabilecek teknolojiye sahip bir medeniyet, cazibeyi karşı konulamaz bulabilir, diğer taraftan daha yüksek seviyelerdeki bir evren tasarımında, eğer üstün zekâlar bizim gibi bir yerdeyse, kendi evrenlerinin tasarımını geliştirmek için karşı konulamaz bir cazibe olurdu.
Bu Albert Einstein’m bilmeceye getirdiği şimdiye kadar ki en iyi öneriyi sağlar: “Evren hakkında en anlaşılamaz şey, Evren’in anlaşılabilir olduğudur”. Evren bizimkine benzer aklı olan akıllı varlıklar tarafından, en azından belli bir kapsamda tasarlandığı için insan aklına anlaşılır gelir. Fred Hoyle bunu biraz farklı olarak ortaya koyar. “Evren,” der, “bir danışıklı dövüştür”. Ben onun haklı olduğuna inanıyorum. Ama bu “danışıklı dövüşün” anlaşılması için, bu ta ele alman her öğeye ihtiyacımız vardır.
“Nedensel parça” görüşleri ile termodinamiğin bir ilişkisinin, nedensel parça dışında bulunan hiçbir şeyin bizi etkileye meyeceğine rağmen, nedensel parça dışında bulunan her şey var olduğu için bizim burada olduğumuzu ima ettiğini ele almıştım. Var olduğumuz gerçeği, gerçekten bir Çoklu Evren’de yaşadığımıza dair geçerli en iyi kanıt gibi gözükür. Bugün sahip olduğumuz bu Çoklu Evren’in en iyi matematiksel açıklaması, Leonard Susskind’in esasen, son zamanlarda en iyi David Deutsch tarafından ifade edilen bir fikir olan Hugh Everett’in Birçok Dünya “manzarasıyla” aynı olduğunu gösterdiği sicim manzarasıdır.
Her iki perspektiften de, evrenlerin akıllı tasarımcılarının rolünü içerecek şekilde, Ted Harrison’m Leo Smolin’in evrenlerin evrimi fikri üzerine yaptığı geliştirme resmi tamamlar. Kozmik rastlantılar hakkında hiçbir bilmece kalmamıştır. Evren, yaşama bir ev sağlamak için kurulmuştur; ama Evren başladığı zaman, yaşam doğal seçilim yoluyla dışarıdan bir müdahaleye gerek kalmadan evrimleşmiştir. Bu însan’m Tanrı’nm suretinde yaratıldığı anlamına değil, daha çok Evren’in, aşağı yukan, Tasanmcılar’m evreni suretinde yaratıldığı anlamına gelir.
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat