Yay
Jüpiter
Yaşamın mekanik ve rutin olma eğilimiyle yüzleşmek. Kişiye özgü bir ahlaki ve felsefi sistem oluşturmak; kişisel dünya görüşünü bulmak. Egzotik, yabancı ve öngörülemezle karşılaşmalar. Rutini kırma ve yeni davranış biçimleri geliştirme yeteneği. Yaşamın gelişen bir anlamı ve amacı olduğu duygusunu açık bir şekilde hissetmek. Şaşırtıcı ve beklenmeyen algılamaları kavrama yeteneği.
Deneyimin sıradanlaşması ve sıkıntı. Dogmacılık; düşüncede katılık. Fırsatçı, dar görüşlü ve prensipsiz davranışlar; nihilizm.
Annenizin karnından çıktığınız zaman kılıç dişli kaplanların dünyasına doğan CroMagnon çoçukla-rmdan biraz farklıydınız. Kültürel olarak boş bir sayfaydınız. Ama bu uzun sürmedi. Birkaç yaş büyüdüğünüzde uçakları garantiye alıyordunuz, gelişmiş elektronik aletleri kullanıyordunuz ve ileride ne olacağınızı merak ediyordunuz. Bir başka deyişle, sanayileşmiş bir yirminci yüzyıl ülkesinin üyesiydiniz. Size bir dünyaya bakış tarzı öğretilmişti. Bir dizi değerler ve dünyada bir yer verilmişti. Yaşamınızın devam eden günlerinde felsefelerinizi, fantazilerinizi ve seçimlerinizi renklendirecek bir evren modeli verilmişti.
Bu modeli tamamiyle hazmettikten soma Barış Gönüllülerine katıldığınızı düşünün. Amazon havzasmdasımz. Çoğumuzun hemen ilkel diye nitelendireceği yerliler arasmda yaşıyorsunuz. İlk olarak onların yaşam tarzı sizi şok ediyor. Temizlik yok. Cinsel roller çok katı. Kahvaltıda böcek yiyorlar. Kötü ruhlar ortalıkta. Herşey sersemletici biçimde yabancı. Plastik bir masa örtüsünün üstündeki sosisli sandviç kadar Amerikan hissediyorsunuz. Yavaş yavaş bu değişiyor. Bu insanları tanımaya başlıyorsunuz. Arkadaş oluyorsunuz. Gözlerinin içine bakıp zekayı, duyarlılığı, şefkati görüyorsunuz. İnsanlığı görüyorsunuz. Onların davranışlarını, kültürlerini kavramaya başlıyorsunuz. Zamanla onlarm evren modelini kavrıyorsunuz.
Bu gerçekleştiği anda sonsuza kadar değişmiş oluyorsunuz. İçinizde bir şey tık ediyor. Aniden dünyaya iki bakış açısıyla bakmaya başlıyorsunuz. Stereo bilinç. Artık aym anda hem bir Amerikalı gibi, hem de bir Amazonlu gibi düşünüyorsunuz. Her ikisi de geçerli. Bir gerçek. İki model. Yaşam, kültür ve algılamanın doğası hakkında çok önemli bir şeyi kavramış durumdasımz. Ve dokuzuncu evin anahtarım bulmuş durumdasınız: gerçek hakkındaki tüm görüşlerimiz açığa vurulmamış bir dünya modeli ile koşullandırılmıştır ve bu model her zaman kısıtlayıcı ve özneldir.
Dokuzuncu evin başarısız uygulanması şaşmaz bir şekilde gerçeğin modelinin gerçek adına yanlış yorumlanmasını içerir. Belki onsekiz yaşındayız. Yaşam hakkmda bir tablo oluşturmuşuz. Otuz yaşma gelince daha akışkan, daha olgun, daha karmaşık bir tabloya hazır olacağız. Ama belki de aklımız değişmek istemiyecek, katılaşacak. Eski tabloda direneceğiz. Onun yalnızca zihnimizde taşıdığımız bir tablo olduğunu unutacağız.
Bu noktadan itibaren,eğer adapte olamazsak bize küçük gelen bir dünyada onsekiz yaşmda yarattığımız zihin dünyasında yaşarız. Ve bu dünya bizim için çok küçüktür. Eski model artık zihnimizi meşgul edemez, ona meydan okuyamaz. Bir zamanlar yaratıcı bir modelken şimdi mekanik bir rutine dönüşür. Ama yine de ona asılırız, işe yarayan bir robot olarak, yıllar önce keşfettiğimiz hikayeler ve öğütlerle, yavaş yavaş kendimizi ölümüne sıkmaya başlarız.
Dokuzuncu evin başardı uygulanması? Bu sürekli yemlenmesi gereken bir sanattır. Daha basit anlatımıyla, fırsatları kullanmayı öğrenmemiz gerekir. İnançla sıçramamız gerekir. Aklımızla, duygularımızla, fiziğimizle sıçramamız. Bilinçli bir şekilde davranış ve düşünce alışkanlıklarımızı yıkmaya çalışmamız zorunludur. Yaşamımızda anlaşılamaza, açıklanamaza ve mucizeye yer açmamız zorunludur.
Dokuzuncu evimizi etkileyen gezegenler ve burçlar bu hüneri gerçekleştirebilmemiz için gerekli formülü bize gösterirler. Belki seyahat etmemiz gerekir. Veya alışkanlıklarımız bizden zorla alınır. Uçmayı öğreniriz. Sarp bir kayalığa tırmanırız. İşimizi bırakıp, bir tarikata katıliriz. Ne biçimde olursa olsun, dokuzuncu ev deneyimi insanın varlığının dokusunu esnetir. Eğer onu başarıyla uygularsanız büyümenin, gelişmenin en üst noktasına ulaşırsınız. Eğer başarısız olursanız “Susam Sokağı”ndaki fizikçi gibi kıstırılmış, sıkılmış ve yorulmuş hissedersiniz.
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat