İç gözlem, kendiniz hakkında düşünmedir. Kendini hatırlama hiç de düşünme değildir. Kendinin farkına varmadır. Fark incedir, ama çok büyüktür.
Batı psikolojisi iç gözlem üzerinde ısrarlıdır; Doğu psikolojisi ise kendini haürlama üzerinde ısrarla durur. Kendinizi gözlemlediğiniz zaman, ne yaparsınız? Örneğin, öfkelisiniz. Öfke konusunda, buna neyin sebep olduğunu düşünmeye başlarsınız. Buna neyin sebep olduğunu çözümlemeye başlarsınız. Öfkenin iyi mi, kötü mü olduğunu yargılamaya başlarsınız. Durum böyle olduğundan dolayı öfkelendiğinize dair mantık yürütmeye başlarsınız. Öfke hakkında derin düşünürsünüz, öfkeyi tahlil edersiniz, ama dikkatin odağı öfkedir, benlik değil.
Tüm bilinciniz öfkeye odaklanmıştır: İzliyorsunuz, çözümlüyorsunuz, bağdaştırıyorsunuz, onun hakkında düşünüyorsunuz, öfkeden nasıl kaçınıldığını, ondan nasıl kurtulacağınızı, nasıl ona tekrar kapılmayacağınızı çözmeye çalışıyorsunuz. Bir düşünme sürecidir bu. Onun “kötü” olduğuna karar vereceksiniz, çünkü öfke yıkıcıdır. Bir yeminle “Aynı hatayı bir daha işlemeyeceğim,” kararı alacaksınız. Bu öfkeyi irade aracılığıyla denetlemeye çalışacaksınız. Bu sebepten dolayı Batı psikolojisi çözümsel hale gelmiştir: Çözümleme, parçalara ayırma.
Doğu psikolojisi, “Farkında ol. Öfkeyi tahlil etmeye çalışma, hiç gereği yok. Ona bak sadece, ama farkındalık la bak. Düşünmeye başlama,” der. Aslında düşünmeye başlarsanız, o zaman düşünme öfkeye bakışa bir engel haline gelecek. Düşünme öfkenin çıplaklığım örtecektir. Sonra da düşünme onu sarmalayan bir bulut gibi olacak; berraklık yitirilecek. Hiç düşünmeyin. Düşünmesiz bir durumda bulunun ve bakırı.
Sizinle öfke arasmda düşünmenin zerresi bile kalmadığı zaman, öfkeyle yüzleşilir, karşı karşıya gelinir. Onu incele
yemezsiniz. Onun kaynağına inme zahmetine girmezsiniz, çünkü kaynak geçmiştedir. Onu yargılamazsınız, çünkü yargıladığınız anda düşünme başlar. “Bir daha yapmayacağım,” diye yemin etmezsiniz, çünkü yemin sizi geleceğe götürür. Farkındalık içinde tam olarak buradaki ve şimdiki öfke duygusuyla kalırsınız. Onu değiştirmekle ilgilenmediniz, onun hakkında düşünmekle ilgilenmediniz; ona doğrudan, yüz yüze, derhal bakmakla ilgilendiniz. O zaman kendini hatırlayışür bu.
Bunun güzelliğiyse şudur: Öfke, ona bakabiliyorsanız yok olur. O anda yalnız yok olmakla kalmaz, derinden bakışla onun hakiki kayboluşu size çözüm yolunu gösterir. İradeyi kullanmaya gerek yoktur, gelecek için herhangi bir karar vermeye gerek yoktur, onun geldiği hakiki kaynağa inmeye gerek yoktur. Gerekli değildir bu. Şimdi çözüm elinizde: Öfkeye bakın, öfke kaybolur. Bu bakış, sonsuza kadar hizmetinizdedir. Öfke ne zaman ortaya çıksa bakabilirsiniz; bu bakış daha derinleşir sonra.
Bakışın üç kademesi vardır: Birincisi, öfke çoktan meydana gelip gittiği zaman; sanki kaybolmakta olan bir kuyruğa bakarsınız, bir fil geçip gitmiştir; sadece kuyruk oradadır. Öfke orada olduğu zaman, ona öylesine derinden dalmıştınız ki, gerçekten onun farkında olamadınız. Öfke hemen hemen kaybolduğu, yüzde doksan dokuzu gittiğinde, sadece yüzde bir, onun son bölümü hâlâ gitmekte, uzak ufukta kaybolmaktadır. O zaman onun farkında olursunuz. Bu, farkın dalığın birinci kademesidir; iyi, ama yeterli değil.
İkinci kademe, filin kuyruk değil orada olduğu zamandır; bu sırada durum olgunlaşmıştır. Kızgınlığınız gerçekten doruktadır, kaynayıp yamyorsunuzdur; o zaman farkına varırsınız.
Sonra da geriye üçüncü kademe kalır: Öfke gelmemiş, henüz geliyor, kuyruğu değil başı. Tam şu anda sizin bilinç lilik alanınıza giriyor, onun farkına varırsınız; o zaman fil asla gerçekleşmez. Hayvanı doğmadan önce öldürdünüz. Doğum kontrolüdür bu. Olgu meydana gelmemiştir; hiç iz bırakmaz o zaman.7
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat