Şimdi bu EEG modellerinin uyanıklılık, uyku ve düş durumlan nı biçimlendirmedeki ilgisini gözden geçirebiliriz. Eugene Ase rinsky ve Natheniel Kleitman 1953’te Şikago’da bir uyku laboratu vannda bir dizi deneyle uyku ve düşün bilimsel araştırmasına başladılar. Bunların denekleri EEG dalgalarına kaydetmek üzere başla nna yapıştırılmış elektrotlar ve göz hareketlerini ölçmek üzere göz kapaklanna yerleştirilmiş öbür elektrotlarla uykuya daldılar. Kalp atışlan, soluk sayısı, ısı derecesi, kan basına ve biyokimyasal değişiklikler de ölçüldü. Ayni zamanda denekler doğrudan doğruya gözlem altındaydılar.
Deneyi yapan, herhangi bir zamanda onlan kaldırabilir ve izlediklerinin ne olduğunu sorabilirdi.
Araştırmacılar uykunun yalnızca basit bir durumu kapsamadığım keşfettiler. Uykuda karakteristik EEG dizileriyle görülen kan şık bir süreç vardı. Bunlar kabaca l’den 4 e kadar diziliyorlardı. 1. uykunun ilk anlarında görülüyor, bunu gevşeme ve bilinçsizliğin derinleştiği 2,3,4 ler izliyordu. Daha önceleri uykunun uyanıklıktan dalgınlığa, uykunun artan derinliğine sürekli bir geçiş olduğu sanılıyordu. Onu da yavaş yavaş yine uyanma durumu izliyordu.
Aserinshy ve Kleitman’s araştırmalan bu varsayımın hatalı olduğunu gösterdi. Bütün gece alman EEG kayıtlan uykunun dairesel bir eğri çizdiğini, daha derin durumlardan 1. uyku üne dört ya da beş devirlik geçişler olduğunu gösterdi.
Araştırmacılar daha sonra uyuyan denekten uyanıklığı andıran EEG dizileri çıktığını gördüler. Bu devreler genellikle rahat soluk alamama ve huzursuzluğun ardından geliyor, bu durumun da uykunun pek hafif olduğunun işareti olduğu görülüyordu. Bu devreler her gece uyuyanın 1. dönemden 4. döneme geçişinde dört ya da beş kez görüldü.
Uyku durumunu uyanıklıktan ayıran birkaç şeyden biri de, uyuyanın kaslarının tümüyle gevşeme durumunu koruması ve bu durumun da onu çevrede dolaşmak ve uyanmaktan engellemesiydi.
İki nedenle bu duruma çelişkili uyku dendi.
Önce tüm kas gevşemesinin arkasından uyanıklığın karakteristiği olan EEG’nin gelmesi bir çelişkiydi.
İkincisi beynin görünüşteki uyanıklığına rağmen denek çoğun lukla tüm uyku dönemlerinin herhangi birinden daha zor uyanlabi liyordu.
Bu durumun bir başka ilginç karakteristiği de, uyuyanın gözlerinin kapalı göz kapaklarının altında hızla ileriye geriye seğirmesiy di.
Bu hızlı göz hareketlerinden ve bu eşsiz fiziksel durumun göze çarpan bir başka özelliği olmasından dolayı çelişkili uyku aynı zamanda (Rapid Eye Movement) REM uykusu diye bilinmektedir. Denekler REM uykusundan uyandırılınca, hemen hemen fark gözetmeksizin düşten söz ederlerken öteki REM olmayan zamanlarda uyandırılan düşlerden pek seyrek söz ettiler. REM ve REM olmayan uykular geceleyin birbirlerini izlerler.
İlk uzun REM olmayan devreden sonra aşağı yukarı her doksan dakikada bir REM devreleri belirir. REM uykusunun süresi gecenin akışı içinde değişir. İlk REM devresi beş altı dakikalık düşlü kısa bir süredir. Öbürleri yirmi dakikadan kırk dakikaya kadar sürebilen düşlü daha uzun evrelerdir.
Bu araştırma, düş hakkmdaki birçok yanlış inanışları ortaya çıkardı, özellikle bazı kişilerin hiç düş görmezken öbürlerinin bütün geceyi düşle geçirdikleri inanışını. Normal yetişkinlerde, uyku süresinin aşağı yukarı yüzde yirmisini düş alır.
Her kişi her gece birkaç devre düş görür, uyandığı zaman düşlerini hatırlasın hatırlamasın… Henüz bilmediğimiz bazı nedenlerle, bebekler yaşamlarının ilk birkaç haftasında uykularının yüzde seksenini REM uykusunda geçirirler.
REM uykusu, birçok memelilerde özellikle kuşlarda gözlenmiştir.
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat