Ama kaotik şişme ve ebedi şişme gibi fikirlerdeki esas konu, baloncuğumuzun yani kozmik ufkun sınırlarının ötesinde çok daha büyük bir uzayzaman bölgesi olduğudur. Yaptığımız herhangi bir şeyin baloncuğumuz dışında bir şeyde etki yarat
ması mümkün olmasa da, böyle bir metaevrenin varlığının istatistiksel çıkarımlarını analiz etmenin mümkün olduğu ortaya çıkar. Bu, Evren’i zamanının çoğunu dengeden uzak harcayan, çok daha büyük bir sistemde, küçük bir parça olarak ele almayla özdeştir.
Bunun analizde yaratacağı temel fark, büyük bir metaevren içerisinde dalgalanmaların düşük entropi veya yüksek entropi yönünde herhangi bir yöne gidebileceği ve entropinin düşebileceği sıklıkta yükselebileceğidir. O zamanlar Califomia Üniversitesi Davis Kampüsü’nde olan Andreas Albrecht ve Lorenzo Sorbo, 2004’de uygun hesaplamaları devam ettirdi ve sadece şişmenin oluşabilecek karşı konulamaz şekilde en olası dalgalanma tipi olduğunu değil (karşı konulamaz şekilde “standart” bir Büyük Patlama’yı oluşturan bir dalgalanmadan bile daha olası), aynı zamanda standart Büyük Patlama’yı oluşturan bir dalgalanmanın çıplak bir beyni oluşturmaktan çok daha olası olduğunu buldular. Farkı yaratan esas nokta er ya da geç bizimki gibi bir evrene büyüyecek dalgalanmanın düşük entropisinin, metaevrenin gerisinin dengede kalmasını sağlayacak bir çeşit olanak sağlamasıdır.
Albrecht ve Sorbo ortalama olarak dengede olan, ama içinde istatistiksel dalgalanmaların olduğu radyasyonla düzgün bir şekilde dolmuş, büyük bir kutuyla benzetme yapar. Bir kutunun köşesindeki bir santimetre küplük hacimdeki tüm radyasyonun, bir milimetre küplük hacme toplandığı bir durumu hayal edin. Bu, kutudaki milimetre küpün entropisini yükseltir. Şimdi iki santimetre küplük bir hacimdeki tüm radyasyonun bir milimetre küpe toplandığı benzer bir dalgalanmayı hayal edin. Bir kez daha, entropi kutunun bu milimetre küpünde yükselir.
İkinci örnekte, bir milimetre küplük bölgenin entropisi ilk ömektekin den daha yüksektir, dolayısıyla sadece yerel alana bakarsanız, termodinamik bunun daha olası olduğunu söyler. Ancak eğer tüm kutuya bakarsanız, ilk örnekte kutudaki radyasyonun çoğunun dengede olduğunu görürsünüz, dolayısıyla yerel olarak daha az entropi durumunu sağlasa da ilk dalgalanma İkinciden daha olasıdır. Bir bütün olarak kutu için, bu durum ikinci örnekten daha fazla entropiye sahiptir. Matematikçiler tarafından doğrulanan fark, bakış açısındaki bir farktan oluşur, ki bu nedensel parça fiziğini uygulamakla kozmik ufkumuzun ötesindeki metaevrene bakmak gibidir.
Ana nokta, başlamak için şişmenin sadece olası en küçük, bir kuantum hacmine ihtiyaç duymasıdır, dolayısıyla meta evrenin gerisini dengede ve yüksek entropide bırakır. Dahası, bu kuantum çok basit bir durumdadır. Ama düzgün metaevren içinde, şişme yardımı olmaksızın bizim nedensel parçamız gibi bir evren yaratmak için, karışık bir şekilde düzenlenmiş hayal edilemeyecek sayıda kuantum hacimlerinden oluşmuş, greyfurt büyüklüğünde bir dalgalanmaya ihtiyacınız olurdu. Bu büyük oranda daha az olasılığa sahiptir.
Şaşırtıcı, ama merak uyandıran çıkarım, nedensel parçamız dışında hiçbir şeyin bize etkiyemeyeceğine rağmen, nedensel parçamız dışındaki her şey var olduğu için buradayızdır. Evren’in sonsuz metaevrendeki birçok baloncuk evrenden biri olduğu varsayımı böyle evrenlerin var olmasının olası olduğu sonucuna ve sonlu tek bir Evren’de yaşamadığımızı gösteren en iyi kanıtın var olduğumuz olduğu gerçeğine götürürken, evrenin tek bir sonlu sistem olduğu varsayımı, bizi doğrudan Boltzmann beyni paradoksuna götürür.
Vilenkin’in belirttiği gibi, nedensel parçamızın ötesindeki her şey bizlerin birçok, ama birçok kopyasını içerir. Yalıtılmış bir Boltzmann beyni olarak var olmanız (kısa süreliğine) yerine, metaevren beyninizin birçok kopyasını, artı olarak, yaşayan bedenlerde rahatça yer edinen diğer herkesin beyninin sonsuz sayıda kopyasını içerir.
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat