Günümüze dönük kehanetlerin peşinde koşanlann bu ayete dikkat etmelerini tavsiye ederiz. Niye mi? Çünkü Tevrat ve İncil’deki Mesih ile ilgili kehanetlerin hem günümüzle bir ilgisi yok, hem de net anlaşılır tarafları yok. Yukarıdaki uyan son derece önemli. Geçmişten örnek vererek, biz sizi iki defa cezalandırdık diyor. Eğer siz “fesatlığa devam ederseniz, Rabbiniz de sizi cezalandırmaya devam edecektir” diye uyarıyor. Konuyu toparlayacak olursak; Allah her zaman diliminde kendi antlaşmasına uyanlara bu dünyada da öbür dünyada da bir takım vaadleri olmuştur. Bu vaadler, inananlar ve antlaşmasına uyanlar içindir. Bir ırkı tümüyle kapsamadığı açıktır. Ayrıca geçmişteki vaadler o günler içindir.
Bunları bu günlere taşımanın da haklı ve doğru bir yanı yoktur. Bunun en açık ispatı Mesih konusudur. Geçmişte beklenen Mesih’i günümüze taşıyanlar, “Yahudilerin Mesih önderliğinde vaad edilen topraklara dönme kehanetini “nasıl izah edecekler.. 2000 yıl sonra vaad edilen topraklara Yahudiler döndü. Hani Tevrat’a göre bu dönüş beklenen Mesih önderliğinde olacaktı? Bu sebeple 1948’de Filistin’de kurulan Yahudi Devleti için “Siyonistlerin Devleti” diyen İsrail’in en değişik koyu dindar Musevi tarikatlarından “Naturei Karta (Kudüs Muhafızı)”, bu devlete karşı çıkmaktadırlar. Hatta İran’daki Anti Siyonist toplantılara katılmakta ve Filistin’deki Hamas yetkililerine destek ziyareti yapmaktadırlar (17.07.2009.timeturk.com) ve Lübnan’daki Hizbullah örgütüyle görüşmektedirler.
(13.03.2008.hürriyet.com) Yahudiler sürgünden Mesih önderliğinde Filistin’e döneceklerdi diye, günümüze Mesih’in geleceğini taşıyanlar hayal kırıklığına uğradılar. Çünkü Tevrat’ta Mesih gerçeği Babil istilasıyla ilgiliydi. Tekrar özetlersek; Seçilmiş ırk, vaad edilmiş topraklar ve kurtarıcı Mesih miti o zamanlara aitti. Bütün bunları günümüze taşıyanların yanıldıkları ortadadır. İsrail başbakanı Ehud Olmert” Büyük İsrail bir hayaldir derken” (14 Eylül 2008 timetürk.com) bu gerçeği vurgulamaktadır. 6 milyon bir Yahudi nüfusu için Nil’den Fırat’a bir vatan çok büyüktür. Kutsal Kitaplardaki vaadlere göre hareket edeceksek, vaad sadece Yahudiler için değil, başkalarına da vaad var:
Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va’detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl ‘güç ve iktidar sahibi’ kıldıysa, onlarıda yeryüzünde ‘güç ve iktidar sahibi’ kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlarfasıktır.” (Nur Suresi24)
Sanırım konu şimdi daha iyi anlaşılmıştır. Şimdi her millet tarih öncesi yaşadığı diyarları kendilerinin tapulu malı veya Tanrı’mn kendilerine vaadi olduğunu iddia edip söz konusu topraklara dönmeye kalkarsa dünyanın hali ne olur bir düşünün. Zaten geçmişte “Vaad edilen topraklardı”.
Hz. Davut ve Süleyman zamamnda toplam 80 yıl gibi çok kısa bir zaman diliminde hâkimiyet kurabildiler. Devamlı işgal zulüm ve sürgünde yaşadılar. Gerçek bir Tanrı vaadi varsa bu durum Tanrı vaadiyle zaten uyuşmamaktadır. Bu durumda ya Tanrı yalan vaade bulundu, yani Tanrı vaadini tutmadı ya da böyle bir vaad gerçekte yoktu. Dileyen dilediğini kabul etmekte serbesttir. Herkes Tanrı vaad ettiği zaman kesin olarak gerçekleştireceğine inanır. Kutsal Kitaplarda sadece düşmanlık yoktur. Her türlü barışa hazır insanlar için, Tevrat’ta başka vaadlerde vardır:
RAB halklar arasında yargıçlık edecek, Uzaklardaki güçlü uluslann anlaşmazlıklarını çözecek. İnsanlar kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri, Mızraklarını bağcı bıçağı yapacaklar. Ulus ulusa kılıç kaldırmayacak, Savaş eğitimi yapmayacaklar artık.
Herkes kendi asmasının, incir ağacının altında oturacak. Kimse kimseyi korkutmayacak. Bunu söyleyen, Her Şeye Egemen RAB’dir(Mika4)
Benzer Yazılar
- Hiperborc görüşü
- Yüce Merih Tanrısı
- Tarih öncesi çağlarda Sibirya’da yaşayan mağara adamları silah kullanır mıydı?
- Olağanüstü, garip, esrarengiz olaylar
- Sümer uygarlığı