Her Şeyin Teorisi’ne yaklaşmak için, genel görelilik teorisinden başlayıp aynı sonuca varan (umut verici bir şekilde) ikinci bir yol vardır; buna kuantum kütleçekim ilmeği denir. Bunun hakkında burada daha fazla şey anlatmayacağım, çünkü Çoklu Evren arayışına hiçbir şey katmamaktadır, ama sicim teorisinin ortadaki tek oyun olmadığının farkına varmaya değer; gerçi kuantum kütleçekim ilmeği öncülerinden biri olan Lee Smolin durumu şöyle kabul etmiştir:
“Bildik terminolojiyle, ardalan uzayzamanına karşı ilerleyen kuantum parçacıklarına karşılık gelen diyagramları ele alan; sicim teorisinin, kütleçeki mi kuantum teorisi ve doğanın diğer kuvvetleriyle tutarlı olarak birleştiren, bilinen tek yol olduğunu söyleyebiliriz.”
Aslında üçüncü bir yol da vardır: Birkaç cesur teorisyen, görelilik teorisi ve kuantum teorileri anlayışına yeni yollar açacağını gayretle umarak, ilk prensiplerden Her Şeyin Teorisi’ni türetmeye çalışırlar. Bu cesurca bir gayrettir, ama burada ele alınmayacaktır.
1980’lerin ortasından itibaren, daha fazla fizikçi sicim teorisi fikrini ciddiye almaya başladığında, kuantum dünyasını bu şekilde tanımlamanın belirli bir garipliğine göğüs germek zorunda kaldılar. Biz dünyayı dört boyutta, üç uzay artı bir zamanda algılarız. Ama sicim konusunun her çeşitlemesinde denklemler sadece eğer sicimler çok daha fazla, en azından toplamda 11 boyut kapladığında çalışır: On uzay ve bir zaman boyutu. Bu ilk bakışta panik yaratabilir gibidir, ama yeni bir şey olmadığı ortaya çıkar.
Daha fazla boyuta başvurarak doğa kuvvetlerini birleştirme fikri 1920’lere kadar gider, genel görelilik teorisinin keşfinden hemen sonrasına ve o zamandan bu yana görünmeyen ekstra boyutlar saklamanın standart bir yolu olmuştur. Buna “kompaktlaştırma” denir.
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat