Değişmeyi reddetmek. Gerektiği gibi harekete geçmeyi reddetmek. Dağıtmanın risklerini göze almak dururken, kendinizi, elinizde kinin vermeye yeterli olmadığına inandırmak. Suiistimallerle dolu bir hayat ister kendi kendimize (örneğin kötü alışkanlıklar), ister başkaları tarafından olsun (örneğin ev içi şiddet ya da işyerinde, dostluklarda, ilişkilerde suiistimal) kişinin kendisine ve başkalarına karşı cömertlik dışı bir hayat demektir. Dertlerinizi dinleyen cömert bir dost, bunu sadece kısıtlı bir zaman için yapabilir. Harekete geçmeden sadece dinlemek, sıkıntısı çekilen suiistimali daha da şiddetlendi rebilir. Aynı şekilde, sürekli aynı mesele üzerinde konuşarak sizi dinleyenlerin zamanını almak aslında karşınızdakinin empatisini ve duygularını suiistimal etmektir.
Sürekli verdiğinizde bu, olağanüstülüğünü yitirecektir. Suçluluk duygusundan ya da narsisizmden kaynaklanan bir verme eylemi üretken olmak bir yana, karşınızdakinin içinde bulunduğu suiistimal durumunu daha da azdıracaktır. Bu anlamda sürekli vermek karşılıklı bağımlılığın bir göstergesi olmaktadır. Bu, vermek, almak ve dağıtmak ilkesine aykırı olduğu için hem kişinin kendisine hem de başkalarına karşı cömert olmaması demektir. Genelde sonuç, hileli ve tehlikeli bir geçici çözüm olmaktadır.
Sonu gelmeyen alış sadece cömertlik sistemlerine değil, cömert insanlara karşı da suiistimal demektir. Başkalarının cömertliklerinden aşın derecede almak pasifi’agresif bir suiistimal şeklidir. Büyük bir travma sonucu gerçek bir ihtiyaç doğduğu zaman kişinin sürekli başkalarına muhtaç olması suiistimal olarak adlan dınlamayabilir. Ancak ihtiyaçların sonu gelmiyorsa ve bu, bir hayat tarzı haline büründüyse, karşısındakinin yüreğinin kapanmasına, dolayısıyla da aktif cömertliğin sekteye uğramasına neden olur. Genelde takdir eksiktir bu durumlarda.
Vermek, almak ve dağıtmaktan aciz insanlara verilebilecek en cömert yanıt, onların da başkalarına verebileceği şartlan oluşturmaktır. Bunu da ancak hepimizin aynı acılan çektiğini hatırlatarak yapabiliriz.
Hepimizin acımasız derecede inatçı önyargıları vardır. İdeolojik anlamda katı olmak ya da karşımızdakinin farklılıklan yüzünden kapalı olmak sadece sağlıksız bir cömertliğe yol açmakla kalmaz, tam karşıtını da doğurur. Sonuç, korku yüzünden vermeyi reddediş, almayı reddediş ve süreci izole eden bir dağıtmayı reddediş olmaktadır. Değişmeden kalmamıza yol a çan bir katılık, dizginlenemez bir güçtür. “Ben böyle de iyiyim,” “Zaten iyi bir insanım,” demek ya da “Neyin doğru olduğunu ve diğer herkesin nerede yanıldığını çok iyi bilirim,” demek buna bir örnektir.
Çevremizdeki yalnızlığa bir son vermek için uğraştığımızda karşımıza çıkan en büyük sorunlardan biri de, insanların eylemlerinin altındaki katılığı gevşetmektir. Değişimi etkilemek bizim gücümüzü aşıyor olabilir. Ancak Q uakerlann da öğrettiği gibi, bu yine de vermemize engel olmamalıdır. Geçmişleri barış girişimleri, adalet çalışmaları ve cezaevi ziyaretleriyle dolu olan Quakerlar en umutsuz görünen vakalarda bile orada olmanın ne kadar anlamlı olabileceğini öğrenmişlerdir. Çaresizliğin karşısına umudu, nefretin karşısına sevgiyi çıkardığımızda, veren ve alan ne kadar tepkisiz ve duyarsız olursa olsun dağıtım gerçekleşebilmektedir.
Benzer Yazılar
- Nisan Ayında Doğanların Burcu Ve Özellikleri
- KOÇ BURCU 2016
- Koç Burcu Nelerden Hoşlanır?
- Kova burcu ve iş hayatı
- Koç burcu ve karma