Kendi içinde, bu bir rastlantı değildir. İnsanlar Evren’de bilinen en karmaşık şeylerdir, çünkü biz birbirlerine karmaşık yollarla bağlanan çok büyük sayıda (kabaca 1028) atomdan meydana gelmekteyiz. Her birimiz, tek bir yaşam sistemi içinde beraber işleyen yüz bin milyar hücreden meydana gelmektedir. Samanyolu galaksisinde bulunan parlak yıldızların sayısının yüz katı kadar vücudunuzda hücre bulunmaktadır. Atomlar basit şeylerdir, moleküller daha karışıktır, hücre ve insanlar ise daha da karışıktır. Ama bir yıldızda, her şey tekrar basitleşir. 1028 insanı alıp tek bir yere koyarsanız, inanılmaz karmaşık bir canlı sistemi elde etmezsiniz. Her şey, merkezindeki atomik çekirdeklerden daha karmaşık olmayan Güneş gibi bir yıldız oluşturmak üzere kütleçekimden dolayı parçalanır ve tüm karmaşık yapı yok olur.
Karmaşık yaratıklar olduğumuz gibi, bizler aynı zamanda Dünya yüzeyinde olup yaşayabilecek aktif bir hayvanın ne kadar büyük olabileceği limitine de yakmızdır. Şeyleri bir arada tutmaya çalışan elektrik kuvvetler ile şeyleri ayırmaya eğilimli kütleçekimsel kuvvetlerin arasındaki çekişme yüzünden, daha küçük bedenler bir düşme yaşarsa daha kolay hayatta kalırlar, bir çocuk bile tekrar eden yuvarlanmalardan yaralanmamış şekilde çıkabilir. Ama büyük bir hayvan, bir ağaç veya bir kayalıktan aynı şekilde düştüğünde, kol veya bacakları kırılabilir. Bir insanoğlundan daha büyük olup Dünya’da yaşamak için, bir fil gibi sağlam, ağır ve hantal olmanız veya bir balina gibi suyun destek sağladığı bir denizde yaşamanız gerekir. Kabaca konuşmak gerekirse temel kural, bir bedenin hacminin (ya da kütlesinin) doğrusal uzunluğunun (boyunun) kübüyle orantılı, ancak kemiklerinin gücünün sadece yatay kesitiyle orantılı olduğudur ki o da, doğrusal uzunluğunun karesine bağlıdır. Kütlenin hacimle ve bir bedeni (veya ağırlığı) çeken kütleçekiminin onun kütlesiyle orantılı olduğu için, bedenler büyüdükçe, düşme sürecindeki kuvvetler düşmeye karşı koymak isteyen kemiklerin yeterliliğinden fazlasına yükselir. Galileo bunu 17. yüzyılda anlamıştı ve şunları yazmıştı:
Doğa ağaçları ölçülemeyecek boyutlarda yapamazdı; çünkü dallan ağırlıklanndan dolayı nihayetinde düşmek zorunda kalırdı ve aynı şekilde insanlar, atlar ve diğer hayvanlar için çok büyük ağırlıklara yükseldiklerinde işlevlerini aynı oranda devam ettirip var olabilecekleri iskeletler tasarlamak imkânsızdır.
Tüm bunlar eski bir özdeyişte özetlenmiştir, “Daha çok büyüyenler, daha kötü düşerler.” Bu kütleçekimin görünürdeki inanılmaz zayıflığına başka bir bakış açısı getirir. Kütleçekimin milyon kere büyük, yine de elektrik kuvvetinden 1030 kat daha zayıf kalacağı durumunu varsayın. Bu atomik ve moleküler süreçlerde etkili olması için yeterli olmazdı, dolayısıyla atom ve moleküller, özellikle kimya, ölçeğindeki her şey şu Evren’de olduğu gibi işlerdi. Ama ters kare yasası ve hacim kuralı arasındaki değişim yüzünden, bir yıldız oluşturmak için gereken madde miktarı Evren’imizdekinden milyar kat daha az olurdu (milyonun karekökünün kübü olarak bir milyar) ve gezegenler buna karşılık daha küçük olurlardı. Böyle bir gezegenin yüzeyinde yaşayan herhangi bir canlı düştüğünde parçalanmamak için çok küçük olmalıdır. Bizim kadar büyük ve bizimle aynı karmaşıklıkta herhangi bir şey olamazdı.
Hepsinden önemlisi, bu yüksek kütleçekimli evren kendi Büyük Patlama’smdan sonra genişlediğinde, kütleçekim galaksileri meydana getirmek için madde bulutlarını çekmekte çok daha etkili olurdu ve bu galaksiler, içinde birbirine çok yakın olup sürekli çarpışma yaşayacak olan yıldızlarıyla çok daha küçük olurdu. Bu yıldızlar Evren’imizdeki Güneş benzeri yıldızlar gibi yaklaşık 10 milyar yıl yaşamak yerine, tüm yakıtını tüketmeden önce sadece yaklaşık 10 bin yıl yaşayabilirlerdi. Böyle bir evrende kimya bizim Evren’imizden çok farklı olmayacağı için, neredeyse evrimin başlaması için bile zaman olmazdı. Kütleçekim var olmamız için olabildiği kadar zayıf olmalıdır. Gerçekten kozmik bir rastlantı!
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat