Doğum haritası mükemmel bir alettir. Ancak bu aleti kullanabilmek için unutulmuş bir sanatı öğrenmeniz gerekir sembol okuma.
Yorum. İşte astrolojinin kalbi. Burçların, gezegenlerin ve evlerin mesajlarım birarada dokuma, birbirlerine nasıl tat kattıklarım görme, birini ön plana alma, birinin değerini indirgeme bunlar bir astrologun ustalık alamdır.
Ve, bu bir sanattır. Yorumlama bilimsel bir süreç değildir, ezberlenebilecek bir şey değildir. Mekanik değildir. Birinin karbüratörü tamir etmek veya diferansiyal denklemleri çözmek için gereksindiği gibi bir hüner değildir. Yaratıcılık, sezgi ve ilham bu sistemin çekirdeğidir. Bu olmadan doğum haritasından bir anlam çıkarmak mümkün olamaz. Akıl, vücut gibi, yaşayan bir varlıktır. Bütün organları birbirini etkiler. Eğer başımız ağrıyorsa bu midemizi de etkileyebilir. Ve eğer birisi ensemize ve omuzlarımıza masaj yaparsa her ikisinden de kurtulabiliriz. Bu durum astrolojide de aynıdır. Eğer Merkür bizi incitirse, bu dengesizlik burçlarımızdan ve evlerimizden birinde de kendim gösterir. Doğum haritasını bir bütün olarak kavramayı öğrenmeliyiz. Aym bir doktorun vücudu birbirini etkileyen bir sistem olarak gördüğü gibi.
Yorumun birinci kuralı budur: bütünsellik. Asla bir sembolü tek başına okumamalıyız.
Ancak bütünsellik, aklımız gibi, karmaşık ve çapraşıktır. Bir doğum haritası çok boyutlu sembollerin karışık bir şekilde düzenlenmesidir.
Hiçbiri bir diğerine benzemez. Mars’ı Kova’da veya Venüs’ü dördüncü evde olan çok sayıda insan vardır. Bunlar biraraya geldiğinde ruhu oluşturan “küçük parçalar” veya “ifade”lerdir. Bu ifadeler sınırlıdır, ancak bunların kombinasyonu hemen hemen sınırsızdır. İşte bu sonsuz değişkenli soru yağmuru astrolojinin yaşadığı yerdir.
Bir akim düşünebileceği tüm kombinasyonları kapsayan bir astroloji kitabı yazılabilmesi olanaksızdır. Bir haritayı yorumlayabilmek için probleme farklı bir açıdan yaklaşmalıyız. Gerekli dili öğrenmeliyiz. Temel sözcük bilgisiyle burçlar, gezegenler, evler tartışmalıyız. Ancak ondan sonra bunların birbirini etkilemesini anlayabiliriz.
Doğum haritası yorumlamayı öğrenmek, Fransızca öğrenmeye benzer. Eğer Paris’te bir hafta kalacaksak, temel bazı deyimleri ezberlememiz yeterlidir. Tuvaletlerin yerini, lokantaları bulabiliriz. Ama eğer bu dilde iletişim kurmak konusunda ciddiysek, farklı bir strateji izleriz. Sözlüğü ezberleriz. Gramer kurallarım öğreniriz. Kendi kendimize cümle kurmaya başlarız.
Birçok astroloji kitabı deyim kitabı gibidir. Her deyimle ilgili standart bazı yorumlar içerirler. Satürn Başak burcundaysa 39. sayfaya bak. Neptün dördüncü evdeyse 122’ye bak. Hepsi tek başına yeterliymiş gibi bazı tammlar. Tüm bunları biraraya koyarsak karmakarışık, anlamsız birşeye sahip oluruz. Deyimleri ezberleyip Fransa’ya gitmiş birisinin bilmediği bir deyimle karşılaştığında şaşırdığı gibi şaşırırız. Kekeleriz.
Biraz sonra Güneş’i Terazi burcunda ve altıncı evde olan bir İngiliz’in doğum haritası üzerinde çalışmaya başlayacağız. Geleneksel bir deyim kitabı böyle bir kombinasyonun kararsız, boyun eğen ve hizmete önem veren bir insanı tanımladığını söylerdi. Devam edince, bu İngiliz’in Ay’ımn isyankar Kova burcunda olduğunu ve birinci evinde de patlayıcı Uranüs’ün yer aldığım görüyoruz. Deyim kitabmda ilgili bölümleri okursak bu insanın inatçı, dik kafalı, kibirli ve özgür ruhlu olduğunu öğreniriz. Tuhaf bir birleşim, değil mi?
Böyle bir deyim kitabı tarzı yaklaşımda, astroloji sonuca çabuk varır.
Yeni bir düşünce sistemi geliştirmemiz gerekmez. Bütün yapmamız gereken ilgili bölümleri okumaktır. Bir bilgisayar gibi çalışmayı öğreniriz, paragraflar arasında gider geliriz. Ama ulaştığımız sonuç kötüdür. İçinde hayat yoktur. Biz büyümeyiz ve değişmeyiz. Ve bunlar birbirleriyle çelişirler. Böyle bir astroloji yapmaya çalışmak parçalara ayrılmış bir vücuttan yeni bir insan oluşturmaya çalışmaya benzer. Şurada bir kol. Burada bir burun, bir göz ve bir diş. Bütün parçaları birbirine dikebiliriz. Ama kimseyi kandıramayız. Bütün sahip olduğumuz et ve kemiktir. Bir bilgisayar doğum haritasım oluşturabilir, ama hiçbir zaman anlamlı bir biçimde yorumlayamaz. Yorum için, haritaya bir insana yaklaştığımız gibi yaklaşmalıyız. Aklımızla, duygularımızla, fiziğimizle, sezgilerimizle. Bütünselliğe karşılık vermeliyiz. Kelimeleri öğrenip, cümle kurmalıyız. Deyimleri ezberlemek bize yardımcı olamaz.
Bu dili öğrenmek aslında hiç zor değildir. Hepimiz birer astrologuz. Sadece henüz kelimeleri bilmiyoruz. Deyim kitabıyla Fransa’yı ziyaret etmekte olan insan yeterli, tutarlı bir yetişkindir. Otobüsün ne olduğunu bilir. Enginarı, politikayı, bulvarı ve karanlık, dar sokakları bilir. Sadece onlara ne diyeceğini bilmiyordur. Dili öğrendikçe, bu doğal bilgilerini ifade etmeye başlar.
Bu yolcu gibi, hepimiz astrolojik bilgiye sahibiz. Hepimizde bir Merkür fonksiyonu ve Balık süreci var. Mevcut etiketler farklı olabilir, ama onlar sadece sözcüklerdir. Kişiliğimizin bu yönlerim nasıl isimlendirir-sek isimlendirelim, doğduğumuz günden beri, yıllardır onlarla birlikte yaşıyoruz. Bütün ihtiyacımız yeni bir sözlüğü okumak.
Diğer dillere göre astroloji kolay bir dildir. On gezegen, oniki burç ve oniki ev var. Sadece otuz dört kelime. Bunları kavrayın ve Fransız okulundan mezun birisi gibi olun. Kimse sizi gerçek bir Fransızla karıştırmaz ama Fransa’da mükemmel yaşarsımz.
Elinizde tuttuğunuz kitap bir deyim kitabı değildir. Bir dil kitabıdır. İlk birkaç bölüm sözlük bölümüdür. Burçlarla, evlerle ve gezegenlerle tanışacağız. Daha sonra cümle kurmaya başlayacağız. Kitabm sonuna doğru, eğer dikkatliyseniz, bir takım tarifleri yanyana koymaktan fazlasını yapabileceksiniz. Yeni bir dili konuşabileceksiniz. Güzel, anlamlı ve eski zamanlardan kalma bir dil. Kusursuz bir dil. Hayalgücünüzü zorlayan ve duyarlılığınızı arttıran bir dil. Bir hançer gibi delen ve güneşe tutulan kristal berraklığında bir dil.
Benzer Yazılar
- 22-23-24 Ağustos Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri
- 25-26-27 Ağustos Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri
- Ekim Başı Doğanların Burcu Ve Özellikleri
- Eylül Ayında Doğanların Burcu Ve Özellikleri
- Ekim Ayında Doğanların Burcu Ve Özellikleri