Taklit evrenin savunucularının kullandığı görüş esasen, prensip itibariyle bir bilgisayarda, gerçek evrenlerdeki programcılar ve belki de kendi simülasyon evrenlerindeki simülasyon programcıları tarafından yapılmış Çoklu Evren boyunca dağılmış birçok simülasyonu olan bir evren simülasyonu yapmanın çok kolay olduğudur. Tıpkı Rus bebekleri gibi, simülasyon içinde simülasyon. Bu nedenle, simülasyonların gerçek yaşanabilir evrenlerden sayıca çok fazla olduğunu ve dolayısıyla istatistiksel olarak bizim bir simülasyonda yaşamamızın gerçek, fiziksel bir evrende yaşamamızdan çok daha olası olduğunu savunurlar. Simülasyonlar sadece, tıpkı Sim World serisindeki bilgisayar oyunları gibi, keyif için veya bir evrenin doğa sabitleri birazcık değiştiğinde nasıl davranacağına yönelik bir bilimsel merakla eğlence için veya insan idrakiyle anlaşılamayacak sebeplerden programlanmış olabilir. Önemli olan yapılmış olduklarıdır.
En düşük gereksinimin, bir ışık yılının onda biri genişliğindeki kara deliğin ufkundan Planck ölçeğinde bilgiye ulaşma yeteneği olurken, neden birinin bizimki gibi bir evren simülas yonunu yapmanın kolay olacağını düşündüğünü merak ediyor olabilirsiniz. Ama her şey “kolay” diyerek ne kastettiğinize bağladır. Bir evrenin simülasyonunu yapmak belki bizim başardığımızdan çok daha ötede bir bilgisayar gücü olan bir süperme deniyetin varlığını gerektirebilir ve bu kapasitedeki hiçbir medeniyetin Evren’imizde ortaya çıkamayacağı mümkün olabilir.
Ama Çoklu Evren, bizimkine benzer, içinde nadir ve acayip olaylar silsilesiyle böyle bir süpermedeniyetin doğduğu evrenler dahil, her tür olası evrene izin verir. Sadece bir Evren’de değil, tüm olası evrenlerde böyle medeniyetlerin ortaya çıkmasını engelleyecek bir fizik yasası olmadığı sürece, bu tür süper medeniyetin var olduğu, bizimkine çok benzer evrenler olacaktır. Bunu durduracak herhangi bir yasa hayal etmek oldukça zordur (bana göre imkânsızdır). Simülasyon görüşünün savunucuları, eğer böyle evrenler nadir olsa bile içerdikleri süper medeniyetlerin çok fazla sayıda simülasyon evren üreteceğini; dolayısıyla taklit evrenlerin karşı konulamaz şekilde gerçek evrenlerden fazla olacağını savunur ki bu durumda, olasılıklı olan bizim bir simülasyon içinde yaşadığımızdır.
Tanıdığım herkesten fazla bilgisayar hakkında bilgi sahibi olan David Deutsch, “hayal” ve “test edilemeyecek komplo teorisi” olarak tanımladığı bu düşüncenin sert bir eleştirmenidir. “Bilişim donanımı açıklayamaz” der ve gerçek dünyada (ki gerçek olduğuna ikna olmuştur) buhar makinelerinin olası olduğuna, ama sürekli devinim makinelerinin olası olmadığına vurgu yapar. “Kuantum bilişim teorisi termodinamiğin ikinci yasası hakkında hiçbir şey bilmez: Eğer fiziksel bir sürecin evrensel bir kuantum bilgisayarında simülasyonu yapılırsa, o halde zamanı geri çevirir,” ve simülasyon içinde “yaşayan” insanlar sürekli devinim makineleri yapabilirler.
Bu fikir hakkında derinlemesine düşünen bir Cambridge te orisyeni John Barrow farklı bir pürüz ele alır. Eğer bir simü lasyonda yaşıyorsak, fizik kurallarında “kusur” yapısında bazı ipuçları olması gerektiğini savunur. Bir süpermedeniyet bile fizik kuralları hakkında her şeyi bilemeyebilir, diye akıl yürütür. Gerçekten, bu simülasyonu çalıştıracak sebeplerden biri bu yasalar hakkında daha fazla şey bilmek olabilir. Dolayısıyla programlamalarında, bizim dünyamızda oluşup, kafa karıştırıcı deney sonuçlan üreten boşluk veya hatalar içerebilirler; örneğin gözlemler zaman geçtikçe fizik sabitlerinin yavaşça değiştiğini veya Evren’in bir yerinden başka bir yerine farklı olduğunu gösterebilirdi. Sonunda, The Infinite Book’da şöyle söyler:
[Simülasyonlar] yaratıcılarının yetersizliğinin kurbanı o labilirdi. Hatalar birikebilirdi. Tahmin yerle bir olabilirdi. Dünya mantıksız hale gelebilirdi.
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat