Büyük metaevren esasen zamansız olsa bile şişme ve üssel genişleyen de Sitter uzayı bağlamında, termodinamik zaman oku baloncuk Evrenimizin varlığıyla ilgilidir. Evrenleri yaratan dalgalanmalar yine de dengeden uzak dalgalanmalardır ve dengeye dönme şekilleri bize zaman okunu verir. İçinde yaşadığımız Evren düşük bir entropiyle başlamıştır ve yüksek entropiyle sonlanacaktır. Üssel olarak genişleyen, kozmolojik sabitten sorumlu kara enerjiden başka bir şey içermeyen uzayın kaçınılmaz kaderi, bir kara deliğinkinin tersidir.
Bir karadelik çökmenin uç durumudur; de Sitter uzayıysa genişlemenin uç durumudur. Tersyüz edilmiş şekilde karadelik fiziğinin denklemlerini kullanarak, kozmologlar de Sitter uzayının entropisini hesaplayabilirler ki gerçekten çok yüksek Evrenimiz gibi başlayan ve var olmak için bir kozmolojik sabite sahip olan bir şeyin entropisi için mümkün olduğu kadar yüksek olduğu ortaya çıkar. Buraya kadar her şey çok iyidir. Termodinamik olarak konuşmak gerekirse, evren, başladığı zaman verilen doğru yönde gitmektedir.
Bu bizi Boltzmann’m kafasını karıştıran soruya geri götürür: Düşük bir entropi durumunda nasıl başladı?
İçinde bulunduğumuz yüzyılın ilk yıllarında, Stanford Üniversitesi ve MIT’den bir grup araştırmacı , şişme bağlamı içerisinde bile bizimkine benzer bir dünyaya evrimleşmiş olabilecek durumların karşı konulamaz çoğunluğunun düşük bir entropi den başlayamayacağını önererek, kediyi kozmolojik güvercinlerin arasına attı. Bilmece hâlâ odada oturan tek bir kişiyi veya Büyük Patlama ve Evren’in tarihini öğrenme (yanlış bir şekilde) anıları ile çıplak bir beyni yaratmanın (ve bu ta Boltzmann dalgalanmaları hakkında daha önce okuduklarının eşit derecede hatalı hatırası ), Evren’in kendisini yaratmaktan daha kolay olacağını öneriyordu. Evren hakkında bildiğimizi düşündüğümüz her şeyi “bilecek” kadar uzun yaşamış çıplak bir beyin, neden oturup bu ı okuduğunuzu açıklayacak en basit istatistiksel dalgalanma olduğu için, bu bazen “Boltzmann’m beyni” paradoksu olarak da bilinir.
Bu görüş, gerçekte görünür Evren’imizi oluşturan uzayza man bölgesine uygun denklemleri uygulama üstüne kurulmuştu. Hiçbir şey ışıktan hızlı ilerleyemeyeceği için, sadece aralarında ışık sinyallerinin geçmesine yetecek kadar yakın duran uzay bölgelerinde nesneler birbirini etkiyebilirler. Böyle bir nesne Evren’in aynı parçasında, başka bir nesnede değişiklik oluşturabilir, ama bu parça dışındaki hiçbir şeye etkiyemez. Bariz sebeplerden dolayı, böyle bir uzayzamana nedensel parça denir. Nedensel parça kozmolojisinde, fiziksel anlam sadece nedensel olarak birbirine bağlı olaylara verilir. Bu Evren’i gerçek bir denge durumuna, de Sitter uzayına doğru evrilen tek sonlu sistem olarak ele almakla eşdeğerdir ki bu Stanford ve MIT tarafından kullanılan yaklaşımdır.
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat