Modem ruhsal tedavi doğuşunu Sigmund Freud’un öncü çalışmalarına borçludur. Freud, bilimsel bir çerçeve içersinde
bilincin yapısını tanımladığında psikoloji, felsefeden bağımsız duruma geçti. Freud’un yirminci yüzyılın ilk başlarındaki çalışmaları yalnız zihnin dinamik bir kuramım sağlamadı, fakat akıl hastalığının acısını giderici bir usul ortaya koydu. Freud teorilerinin değerini, hastalarıyla kurduğu ilişkideki çabalarının sonuçlarıyla gösterdi.
Her ne kadar zihinsel yönden ilk yaklaşım olarak cesaret verici idiyse de, Freud’un psikanaliz usulü, yalnız yüzeysel bir etkenliği olduğunu kanıtladı. Freud’ünbu tedavi yaklaşımının sınırlı etkenliği kuramının temelde yetersizliğini göstermektedir.
Freud, uygarlığın başarılarının yükselmesi karşısında, insan acısının giderilmemesini açıklamanın bir yolunu aradı. Bu yüzden ruhun özünde çatışmaya dayandığı yolunda bir aksiyomla başladı. Bilincin temelinde gerginliğin azaltılması yoluyla doyumluluk için bir içgüdüsel dürtü zevk ilkesi ile çevrede yaşamım sürdürme gereksinmesi gerçek ilkesi arasında süregelmekte olan bir savaşı bulunduğu varsayımını ortaya attı. İnsan yaşamım yöneten bu iki ilkenin gerçekte çözüm olanaksızlığının yalnız insanı olgunlaşmasından yoksun bıraktığım değil, onu acı çekmeye mahkûm ettiğini savundu.
Freud, her ne kadar doyumluluğun çevreyle olan savaşımızda geçici bir duraklama sağladığım kabul ettiyse de, her arzunun doyurulmasından çevremizle yeni bir çatışma yaratan başka bir arzuyu ortaya çıkardığı görüşünde direndi.
Freud, bu görüş açısından kişinin yaşamdan umut edebileceği en büyük şeyin, çevreden gelen en az engellemeyle içgüdüsel isteklerinin en üst düzeyde doyurulması olduğunu savundu.
Freud, zihinsel yaşamın temelinde, içgüdüsel isteklerin doyurulmaz havuzu bulunduğu varsayımım ortaya koydu. Bunu zevk ilkesi “id”in arzularına göre çalışan “heyecanların kaynadığı kazan” olarak adlandırdı. Freud, id’e karşı olan ve gerçek ilkesini simgeleyen bir zihinsel mekanizma tanımladı. Bu, benliğimiz ve dünya hakkında tutarlı bilgiyi sağlamaktadır. Freud, bu mekanizmaya “ego” adım verdi. Freud’un savma göre bilinç, içgüdü ve çevre arasındaki çatışmayı çözümleyecek bir araçtır. Bununla birlikte Freud’ün iddiasınca id veç evrenin istekleri o kadar karşıttır ki, benlik hiçbir zaman sonsuz olgunlaşmaya erişemez.
Freud, kişinin olgunlaşmasında bir başka engel olarak kişinin toplumla ilişkisini gördü. Eğer ego yalnız id ve çevrenin isteklerini karşılamak zorunda kalsaydı, doyumluluk olanağı vardı. Fakat ego toplumun isteklerine! de saygı duymak zorundadır. Bu istekler Fre ud’ün süper ego olarak adlandırdığı yolla ruha işleyen bu istekler, içgüdüsel doyumluluk baskısını doyurma olanağını o kadar içinden çıkılmaz bir duruma getirirler ki, ego genellikle bastırma yoluyla içgüdüsel istekleri inkâr eder.
Bastırma toplumun çıkan açısından ve kişisel doyumluluk pahasına kendi kendini engelleme sürecidir.
tarot falı sundu…
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat