Başkalarının acılarından kurtulmalarına yardımcı olma isteği en güzel, en soylu motivasyondur. Böylece, acımızı ortadan kaldırma serüveni yolunda ilk adımı atıyoruz, demektir. Hiç kuşkusuz, acının belirtilerini yatıştırmakla yetinmemeli, nedenleriyle savaşmalıyız. Bu yadsmamaz gerçeğe inanıyoruz.
Olgunun kökenine inmek yerine, sadece görünürdeki belirtileri ele almak niçin anlamsız bir yaklaşımdır? Çünkü o durumda hiçbir “reçete” kesin bir etki sağlamaz ve her zaman daha güçlü reçeteler bulmak zorunda kalınz. Sonuçta, sonu gelmez bir koşuşturmada tükenir dururuz. Bir dişimiz mikrop kapmca antibiyotik ve ağrı kesici almakla yetinirsek, ağrımız hemen dinse bile, nedenini ortaya çıkarmadığımız için enfeksiyon tekrar edecektir. Aynı şekilde, komşumuz ya da patronumuz sinirlerimizi bozduğu için uyuyamıyor da uyku ilacı almak zorunda kalıyorsak, uyuyabilmek için giderek daha etkili önlemler almaya mahkumuz demektir.
Demek ki, acının nedenleriyle savaşmak en uygun yoldur. Öyleyse şu soruyu sormak gerekir: Acılarımızın nedenleri nerede yatmaktadır? Başka bir deyişle, soruyu kendimize birkaç anlama gelmeyecek biçimde, açık seçik soralım: Acılarımızın sorumlusu kimdir? Doğru sorular sormanın çözüm getirmek anlamına geldiği herkesçe bilinen bir gerçektir. Ama yamt ortada olduğu halde, kuşku içindesiniz:
Kendi acılarımızın sorumlusu yalnızca biziz. İşte bu temel gerçeği işleyeceğiz.
Ben biliyorum, siz de biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz ki, acının nedenleri tizdedir… Ama buna karşm! Buna karşm, zora düştüğümüz, öfkelendiğimiz ya da kıskançlık duyduğumuz anlar bu gerçeği unutma eğilimine kapılıyoruz.
Mutsuzluklarımızın nedenini başka kişide görüyor ve kendi sorumluluğumuzu (kusurlu değil sorumluyuz) çabucak unutuveriyoruz.
Çevremizi ruh halimizin ana nedeni olarak gördüğümüzde, yaşanan olaylara ve mizacımıza göre üç tür davranış biçimi sergiliyoruz:
• Enerjimizi, olaylar üzerinde etkili olma istemimiz ya da daha kötüsü, çevremizdeki kişileri isteklerimize boyun eğdirme eğilimimiz uğruna tüketiyoruz (ve gururumuzu eyleme geçiriyoruz). Böyle bir girişimi göze alanlar, bu yolun bir süre etkili olduğunu görseler bile, çok geçmeden başarısızlıkla sonuçlandığmı anlamışlardır. Dünya ile uyum içinde olmak, dünyayı kendi ham hayalimize uydurmayı istemekten daha gerçekçi bir tutum değil mi?
• Acılar getiren durumlardan kaçınmak istiyoruz. Kimileri ıssız bir yere sığınıp keşiş gibi yaşamayı hayal ederler! Bu deneyimi gerçekleştirenlerin pek çoğu geri dönmüşlerdir (her anlamda)!
• Mutlu bir anm tadma varmak, beğenilerin yaratıcı olgularım yaşamak için kendimizi araştırmaya veriyoruz. Ne var ki, beğeniler hiçbir zaman sürekli ya da kalıcı olmaz. Bu duruma göre, değişik sevinçler bulmak için yer ya da arkadaş veya meslek değiştiriyoruz. Amaçsızca. Durmadan, dinlenmeden.
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat