Bize sürekli, “’farkında olmamızı”, “bir tanık olmamızı” söylüyorsunuz. Ama tanıklık eden bir bilinç gerçekten şarkı söyleyip dans edebilir ve yaşamın tadım çıkarabilir mi? Bir tanık, yaşamın sadece seyircisi midir ve hiçbir zaman katılımcısı olmaz mı?
AKIL bu soruyu er ya da geç gündeme getirmek zorundadır, çünkü akıl sizin bir tanık haline gelmenizden çok korkar. Akıl sizin tanık haline gelmenizden neden bu kadar korkar? Çünkü bir tanık haline gelme akim ölümüdür. Akıl bir eylemcidir, bir şeyler yapmak ister; tanıklıksa hiçbir şey yapmama durumudur. Akıl, “Bir tanık haline gelirseniz, bana bir daha hiç gereksinim duyulmayacaksan korkar. Bir bakıma, akıl haklıdır.
Bir kez içinizde tamk ortaya çıktı mı, akıl kaybolmak zorundadır; aynen odanızı aydınlattığınız zaman, karanlığın yok olmak zorunda ol ması gibi önlenemezdir bu. Akıl, derin uykuda kalırsanız var olabilir sadece, çünkü akıl bir rüya görme halidir, rüyalarsa uykuda var olabilir yalnızca.
Bir tamk haline gelerek, uykuda olmazsınız artık; uya nıksınızdır. Farkmdalık haline gelirsiniz; açık seçik, pek genç ve taze, pek cardı ve güçlü. Bir iki ucundan yamyormuş gibi yoğun bir alev haline gelirsiniz. Bu bilincin yoğunluğu, ışığı durumunda, akıl ölür, intihar eder.
Bundan dolayı akıl korkup size birçok sorun yaratacaktır. Çok, çok sayıda soru koyar ortaya. Bilinmeyenin içine atlamakta size tereddüt ettirecek, geriye çekmeye çalışacaktır. Sizi şöyle iknâ etmeye çalışacaktır: “Güvenlik benimle birlikte; benimle iyi korunan bir sığmak altında yaşıyorsun. Sema her özeni gösteririm. Benimle beraber etkili, beceriklisin. Beni terk ettiğin anda, tüm bilgim bırakmak zorundasın ve tüm güvenliğini, güvencelerini terk etmeye mecbur olacaksın. Zırhından vazgeçmek zorunda kalacaksın, bilinmeyene gideceksin. Hiçbir neden olmaksızın gereksizce bir tehlikeyi göze alıyorsun.” Akıl size güzel uslamlamalar sağlamaya çalışacak. Aşağı yukarı her zaman, her meditasyoncunun başma gelen uslamlamalardan biridir bu.
Soruyu soran siz değilsiniz; akıldır, düşmanınız; bir soruyu sizin aracılığınızla ortaya koyan odur. Size, “Bhagvvan, bize sürekli, ‘farkında olun’, ‘bir tanık olun/ diyorsunuz. Oysa, tanıklık eden bir bilinç gerçekten şarkı söyleyip dans edebilir ve yaşamın tadını çıkarabilir mi?” demekte olan akıldır.
Evet! Aslında, yalnızca tanıklık eden bir bilinç gerçekten şarkı söyleyip dans edebilir ve yaşamm tadını çıkarabilir. O, bir paradoks gibi ortaya çıkacaktır; öyledir! Ama gerçek olan her şey paradoks içerir. Unutmayın: Gerçek paradoks içermezse, hiç de gerçek değildir, başka bir şeydir o zaman.
Paradoks gerçeğin temel, özgül bir niteliğidir. Bırakın sonsuza kadar kalbinize dalsın: Böyle bir gerçek paradoks içerir. Bütün paradokslar gerçek olmasa da, bütün gerçekler paradokstur. Gerçek bir paradoks olmak zorundadır, çünkü negatif ve pozitif, iki kutbunun, ama yine de bir aşkmlığının olması gerekir. Yaşam, ölüm ve dahası olmalıdır. “Dahası” derken ikisinin birden aşkmlığmı kastediyorum: İkisinin birden ve ikisinin birden değil. En üst düzey paradoks budur.
Akıl dahilinde olduğunuz zaman, nasıl şarkı söyleyebilirsiniz? Akıl, mutsuzluk yaratır; mutsuzluktan hiç şarkı çıkmaz. Akıl dahilinde olduğunuz zaman, nasıl dans edebilirsiniz? Evet, dans adı verilmiş bazı boş hareketler yapabilirsiniz, ama gerçek bir dans değildir bu.
Yalnızca bir Meera gerçek dansı bilir ya da bir Krişna veya bir Chaitanya; gerçek dansı bilen kişilerdir bunlar. Diğerleri sadece dans etme tekniğini bilirler, ama taşarak akan bir şey yoktur; enerjileri durağandır. Akıl dahilinde yaşayan insanlar egoda yaşıyorlar; ego ise dans edemez. Gösteri yapabilir, ama dans değil.
Gerçek dans ancak tamk olduğunuzda gerçekleşir. O zaman o kadar mutlusunuzdur ki tam da bu sonsuz mutlulukla dolup taşarsınız; bu danstır. Hakiki mutluluk şarkı söyleyerek başlar, bir şarkı kendiliğinden doğar. Ancak bir tanık olduğunuz zaman yaşamm tadım çıkarabilirsiniz.
Sorunuzu anlayabiliyorum. Tanık haline gelerek, yaşamm sadece bir seyircisi olacağınızdan korktunuz. Hayır, seyirci olmakla, tamk olmak farklı şeylerdir, nitelik bakımından farklı.
Seyirci farklıdır; o uyuşuktur, bir tür uyku içindedir. Yaşamm içine katılmaz. Korkar, o bir korkaktır. Yolun kenarında durup yalnızca başkalarının yaşamasını izlemeyi sürdürür. Tüm yaşamınızda yaptığınız budur: Sinema filminde birisi eylem yapar; sizse onu görürsünüz. Bir seyircisiniz! TVTerinin önünde insanlar birlikte saatlerce sandalyelerine yapışır: Seyirciler. Birisi şarkı söylüyor, siz de dinliyorsunuzdur. Başka birisi dans ediyor, siz yalnızca bir seyircisiniz. Birisi seviyor, siz sadece bakıyorsunuz, bir katılıma değilsiniz. Sizin kendinizin yapabileceğiniz şeyleri profesyoneller yapıyor.
Tanık, bir seyirci değildir.
O halde tanık nedir? Bir tanık katılan, ancak yine de tetikte duran biridir. Bir tamk, “weiwuwei” durumundadır. Lao Tzu’nun sözcüğüdür bu; eylemsizlik aracılığıyla eylem anlamına gelir. Bir tanık yaşamdan kaçıp kurtulmuş birisi değildir. O hayatın içinde yaşar, çok daha bütünlüklü, çok daha tutkulu yaşar, ama derinlerde bir yerde seyirci olarak kalır, “Ben bir bilincim,” diye hatırlamayı sürdürür.
Deneyin bunu. Yolda yürürken bir bilinç olduğunuzu hatırlayın. Yürüyüş devam eder ve yeni bir şey eklenir; yeni bir zenginlik, yeni bir güzellik eklenir. İçeriden bir şey, dışa ndaki eyleme eklenir. Bir bilinç alevi halini alırsınız; sonra da yürüyüş bütünüyle farklı bir sevinç ekler buna: Dünya üze rindesinizdir, ama ayaklarınız yere değmemektedir yine de.
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat