Meditasyon öyle gizemli bir şeydir ki hiç aykırılık olmaksızın bir bilim, bir sanat, bir hüner diye adlandırılabilir.
Yapılması gereken açık ve seçik bir teknik olduğundan bir bakıma bilimdir. İstisnaları yoktur, hemen hemen bilimsel bir yasadır.
Ama farklı bir görüş açısından onun bir sanat olduğu da söylenebilir. Bilim, akim genişletilmesidir; matematikseldir, mantıksaldır, ussaldır.
Meditasyon akla değil, kalbe aittir. Yani, mantıksal değildir, sevgiye daha yakındır. Diğer bilimsel etkinliklere değil, daha çok müziğe, şiire, resme, dansa benzer; bundan dolayı, bir sanat denilebilir ona.
Ama meditasyon öyle bir gizemdir ki, “bilim” ve “sanat” adı verilmesi onu tüketmez. O, bir hünerdir; o hüneri ya kazanırsınız ya da kazanmazsınız; bilim değildir; öğretilemez.
Hüner, bir sanat değildir. Hüner, insan kavrayışının en gizemli unsurudur.
Çocukluğumda bir ustaya gönderildim, usta bir yüzücüye. O, kasabanın en iyi yüzücüsüydü; suya bu kadar çok sevgi duyan bir kişiye hiç rastlamadım. Su onun tannsıydı; ona tapardı, nehir de onun eviydi. Çok erken bir saatte sabahın üçünde onu nehirde bulabilirdiniz. Akşam da nehirde bulurdunuz onu; gece ise nehir kıyısında oturmuş meditasyon yaparken bulurdunuz. Tüm yaşamı nehre yakın olmak üzerine kuruluydu.
Ona teslim edildiğim zaman yüzmeyi öğrenmek istiyordum bana baktı, bir şey hissetti. “Ama yüzmeyi öğrenmenin bir yolu yoktur. Seni suya atabilirim; o zaman yüzmeyi kendiliğinden öğrenebilirsin. Onu öğrenmenin yolu yoktur; öğreti lemez. O, bir bilgi değil, bir hünerdir,” dedi.
Ve öyle yaptı, beni suya atıp kendi kıyıda durdu, iki üç kez dibi boyladım; boğulacakmışım gibi hissettim. O, sadece orada duruyordu; bana yardım etmeyi denemedi bile. Kuşkusuz yaşamınız tehlikede olduğu zaman, elinizden ne gelirse yaparsınız. Böylece ben de ellerimi oynatmaya başladım. Gelişigüzel, telaşlı hareketlerdi, ama beceri kendiliğinden geldi. Yaşamınız tehlikede olduğu zaman, elinizden gelen her şeyi yaparsınız… Ve ne zaman elinizden geleni tümüyle yapsanız, bir şeyler olur!
Yüzebildim! Dehşete düşmüştüm! “Gelecek sefer,” dedim, “Beni suya atmanıza gerek yok, kendim atlayacağım. Doğal can simidinin beden olduğunu biliyorum şimdi. Yüzme söz konusu değil, mesele suyla uyum sağlamakta. Suyla bir kez uyum sağladınız mı, o sizi korur.”
O zamandan beri çok sayıda kişiyi yaşam nehrine attım. Kenarda durdum sadece… Eğer atlamayı göze alırlarsa, hemen hiçbiri başarısızlığa uğramaz. Birey öğrenmek zorundadır.
Hüneri elde etmeniz belki birkaç gün alabilir! O bir hünerdir! Sanat değildir! Meditasyon bir sanat olsaydı, öğretilmesi pek kolay olabilirdi. Bir hüner olduğu içindir ki, denemek zorundasınız; onu yavaş yavaş elde edersiniz. Japon psikoloji profesörlerinden biri altı aylık bir çocuğa yüzme öğretmeyi deneyerek başarı kazandı. Sonradan üç aylık bir çocukla denedi ve yine başardı. Şimdi yeni doğmuş bir bebekle deniyor; başaracağını umuyorum. Her olanak vardır burada, çünkü o bir hünerdir. Başka hiçbir tür deneyime gerek duymaz: Yaşa, eğitime… Sadece bir hünerdir. Altı aylık ya da üç aylık bir bebek yüzebiliyorsa doğallıkla “nasıl” yüzüldüğü fikriyle doğuştan donanmışız… Yalnızca onu keşfetmeliyiz. Küçücük bir çabayla, onu keşfedebileceksiniz. Aynısı meditasyon için de doğrudur; yüzme konusundan daha doğru. Biraz çaba göstermelisiniz sadece.25
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat