Arthur Koestler, beyin kabuğunun görevleriyle Limbik sistemin dengeleştirici eğilimini karşılaştırmaktadır. İnsanlığın kendini yıkma dürtüsünün duygu ve mantık arasındaki patolojik ayrılıkla açıklanabileceğini söylemektedir. Bu da eski ve yeni beyin yapılan arasındaki kusurlu işbirliğinin bir sonucudur.
Koestler, insanın fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklarının büyük bir ünü bu iki ana komuta ü arasındaki çatışmaya bağlamaktadır. O, insan denen yaratığın kendini bütünüyle tüketici eğilimleri bulunuşundaki eşsizliğin başka bir hayvan türünde bulunmadığına dikkati çekmektedir Alkol ve uyuşturucu maddeler gibi kimyasal maddelere düşkünlük, kütleleri yok edici savaşlar çıkarma gibi. Koesder, bu duygusal dengesizliğin visseral beyinle, beyin kabuğu arasındaki duygusal dengesizlikten doğduğunu ileri sürmektedir. Koestler şöyle demektedir:
“…İnsanın beyin kabuğunun gelişmesinde bir hata olduğunu varsaymak hatalı değildir. PapezMcLean teorisince, filojenetik yönünden eski olan sistemlerle örneğin Limbik sistemle yeni beyin kabuğu arasındaki görev uyumsuzluğunu güçlü kamtlarl göstermektedir. Bunun da sonucu türlere yapılan şizofizyoloji’dir. Bu da tarih boyunca görülen paranoid çatlaklığın, psikolojik temeli makta ve iyileştirme yollarım araştırmada yönümüzü çizmektedir.”
Koestler, insanlığın ıstırabım ve yıkıcılığım bir yaradılış kusuruna bağlamakta hataya mı düşmektedir? Onun görüşünce insanlık biyolojik olarak doğayla sürekli ve düzeltilemez bir biçimde uyumsuzluk durumundadır. Koestler, bu akıl hastalığı için tek yolun bu yarığın giderilmesi amacıyla arada bir köprü kurmak olduğu ve zihinsel düzeni sağlayacak sentetik bir hormonun insanlığı kurtarabileceği kanısındadır.
Koestler’in bu ürkütücü görüntüsü umutsuzluktan doğmuştur. İnsanlığın toplumsal amaçlarına kavuşmaktaki süregelen başa nsızlıklan, psikofizyolojik bütünlüğün temelinde bir eksikliği ve buna bağlı olarak bireyde dengesizliği akla getirebilir. Bununla birlikte bireydeki yaygın psikofizyolojik bütünlük eksikliği toplumu muzda o kadar yaygındır ki, bu dengesizliğin insanda aslında gelişim sonucu bulunduğu anlamına gelmez.
Bunun da ötesinde bu tezle insanların toplumumuzdaki çılgınlığı gidermeleri için yapay kimyasal maddelere sarılmaları gerektiği kastedilmemiştir. Psiko fizyolojik bütünlüğü sağlamak ve korumak için doğal araçların varlığına tarih boyunca rastlanmayışı böyle bir imkânın bulunmadığı demek değildir.
Her ne kadar Koestler meditation tekniklerini bilmekteyse de Tarot Falı Meditasyonu durumunun psikofizyolojik değerini takdir edememek tedir. Koestler, görünüşte ortaya attığı sorunun akla yakın bir züm yolu olarak, bilincin doğal gelişmesini göz önünde tutmamıştır. Bundan sonrakilerde Tarot Falı Meditasyonu düşünce ve duygu arasındaki dinamik dengeyi beyin kabuğuyle Limbik sistem arasındaki eski biçimine getirmede doğal ve güçlü bir araç oluşunu gözden geçireceğiz.
Benzer Yazılar
- Budizm ve Hint Felsefeleri
- Evrenin Bütünlüğüne Ulaşmak
- Rüya Mitolojisi
- Gerçek Medyumlar Hakkında
- Astral Seyahat