Yoğunlaşma

Ne zaman herhangi bir şeye yoğunlaşsan benliğinin kaybolduğunu fark ettin mi hiç? Birine âşıksın diyelim  aşkın en yoğunluğunda, benlik yok olur. Sen artık yoksun, yalnızca aşk var. Ya da öfkelisin  öfkenin bütünlüğünde ve yoğunluğunda, benlik yok olur. Artık sen orada değilsin, yalnızca öfke var.

Bunu kendi yaşamında izleyebilirsin. Her ne zaman orada seni tümüyle etkisi altına alan bir şey olsa, benlik bulunmaz. Bu büyük bir ipucudur. Benlik sadece sen bir şeyde gönülsüzken vardır. Senin gizli tuttuğun şey benliğe dönüşür.

Eğer resim yapmakla, bir iş yapmakla, şarkı söylemekle ya da dans etmekle ya da gitar çalmakla bütünüyle ilgiliysen, eğer bütünüyle onun içindeysen, hemen artık orada olmadığını göreceksin. Aşkın bir şey seni ele geçirmiştir. Benlik orada değildir, benlik olmayan oradadır.

Ve bu noktaya birçok kez geldin, tabii ki farkında olmadan. Güzel bir günbatımı gördüğünde, onun güzelliğinde o kadar kaybolmuştun ki bir anlığına benlikten eser kalmadı. Sen orada değildin. Bütünüyle farklı bir özellik vardı: Sen orada değildin. Orada bir şey vardı, ama onu “ben” olarak adlandıramazsm, onu benliğin donmuş bir durumuyla ad landıramazsın. Akışkandın, akıyordun.

Bu Krishnamurti’nin gözleyenin gözlenen olduğu dediği andır. Gözleyen gözlenenin içinde yok olmuştur. Günbatımı oradaydı ve günbatımı çok fazlaydı. Günbatımı her şeydi; sen ayrı değildin, uzakta durup izlemiyordun, bir seyirci değildin. Onun içindeydin, onun parçasıydm. Bir çeşit erime, içine karışma duygusunu hissetmeye başladın.

Bu yüzden özgürleştiren güzellik deneyimi, bu yüzden özgürleştiren aşk deneyimi, bu yüzden özgürleştiren müzik, büyük müzik deneyimi. Bildiğin bu anlar  doğal olarak gelirler ve giderler. Ama asla onları bilimsel bir yaklaşıma in dirgeyemedin. Onların üzerine düşünceye dalmadın, onlarda saklı anahtarların içine bakmadın.

Benzer Yazılar

Leave a Reply