Kütleçekimin İnanılmaz Zayıflığına Tekrar Ziyaret

Kütleçekim İlgi Çeker
Doğadaki diğer kuvvetlerle karşılaştırarak, kütleçekimin ne kadar zayıf olduğu hakkında bir fikir edinmek zordur. Zümrüdüanka kuşu evreni olgusuna göz atmadan önce, biraz farklı bir bakış açısıyla İkinci Bölüm1 de bahsedilen bazı fikirleri yeniden gözden geçirmek oldukça önemlidir. Bizi dünyanın yüzeyinde tutan ve bize ağırlık veren, kütleçekimin günlük hayatımızda en büyük kuvvet olduğunu düşünmeye alışkmızdır. Ama sizi ağır lığınızda çekebilmesi için veya Isaac Newton’un fark ettiği gibi, ağaçtan bir elmanın düşmesi için bütün gezegenin tüm kütlesinin kütleçekimi gerekmektedir. Küçük bir çocuk dahi, kolundaki kas gücüyle gezegenin tüm çekimini yenip bir elmayı yerden kaldırabilir, ki aslında bu kas gücü, kütleçekimsel kuvvetten çok daha büyük olan elektromanyetik kuvvete bir bakış açısı sağlar.

Günlük yaşantımızda, kütleçekimin gerçekten ne kadar zayıf olduğunu fark etmeyiz, çünkü iki önemli özelliği vardır: Birincisi, uzun erimli olmasıdır. Bir nesnenin diğer nesneyi kuvvetle çektiği kütleçekimsel kuvvet, 1 ‘in iki nesne arasındaki uzaklığın karesine bölünmesiyle azalır (ters kare yasası), ama prensipte zayıf olacak olsa da sonsuza kadar etkiyebilir. Dolayısıyla Dünya bizi yüzeyine yapıştırır, Güneş gezegenleri yörüngesi etrafında tutar ve Güneş de Samanyolu’ndaki tüm maddelerin kütleçekimsel çekimi sayesinde Samanyolu’nun merkezi etrafında yörüngede tutulur. İkinci olarak, bu örneklerin altını çizdiği gibi, tek tür kütleçekim vardır ve daha fazla maddeyle güçlenir. Elektrik, manyetizma gibi, birbirini yok edebilecek iki çeşit olarak bulunur (pozitif ve negatif yük, kuzey ve güney kutupları). Dolayısıyla örneğin vücudunuzda birçok negatif (elektron yapısında) ve pozitif yük (proton yapısında) olsa da, toplamda vücudunuzun elektrik yükü yoktur ve elektriksel olarak konuşmak gerekirse, yanınızdaki insana yapışmaz veya itilmezsiniz. Diğer iki kuvvet, parçacık etkileşmesindeki yeğin ve zayıf kuvvetler, sadece kısa erimlidir ve bir atom çekirdeğinden büyük ölçeklerde hiçbir şeyi doğrudan etkilemezler.

Kütleçekimin ne kadar zayıf olduğunu görmek için, aynı iki şeyi birbiriyle karşılaştırmak ve atom çekirdeğindeki parçacıkların dört kuvvet üzerinden birbirlerini ne oranda etkilediklerine bakmamız gerekir. Eğer yeğin kuvvetin gücü 1 olarak tanımlanırsa, o zaman aynı birimlerle elektromanyetizmanın gücü 1/137’dir (yaklaşık 10 2) ve zayıf kuvvetin gücü 10 13’tür, yani yeğin kuvvetin gücünün on bin milyarda biri. Ama kütleçekimin gücü sadece 10 38’dir. Diğer kuvvetlerden uzak ara en zayıf olan kuvvet bile kütleçekimden 1025, yani on milyon kere milyar kere milyar daha büyüktür. Sebep sicimlerin zarlara bağlanıp veya bağlanmadığında yatıyor olabilir.

Bir kez daha, fikir sadece eğlencesine denklemlerle oynayan bir matematikçiden gelmiştir. O matematikçi, California Üniversitesi, Santa Barbara’dan Joe Polchinski’ydi; 1990’lann ortasında açık uçlu sicimlere ne olduğu ilgisini çekiyordu. Asıl elastik bant fikri sicim döngülerini tasarlamış olsa da, sicim teorisi sonlu sicimlerin varlığına da olanak veriyordu ve sicimlerin sonlarına ne olduğu ilk bakışta açık değildi. Polchinski, sicimlerin sonlarının bir yüzeye bağlı olabileceği, ama başka bir yüzeye kaymakta serbest olabileceği fikrine sahipti. Bu yüzey bir zar olabilirdi ve eğer zar üç boyuta sahip olsaydı, bu şekilde yüzeylere bağlı titreşen sicimlerin matematiği, “parçacıkların”, özellikle doğanın kuvvetlerini taşıyan parçacıkların özelliklerini tanımlamada kullanılabilirdi. Matematikçilerin üç boyutlu bir zar “üzerinde” kayma olarak ifade ettikleri şey elbette, bizim algıladığımız üç boyut “içindeki” hareket etmeyle aynıdır.

Benzer Yazılar

Leave a Reply