Genel görelilik teorisi, tıpkı bizim içinde yaşadığımız Evren’i Büyük Patlama’dan bu yana genişliyor görüşümüz gibi, bir Büyük Patlama’dan bu yana genişleyen bir evrenin doğru bir matematiksel açıklamasını sağlar. Ama uzayzamanm genişlemesinin bu açıklaması Einstein’m denklemlerine olan tek kozmolojik çözüm değildir. Denklemler aslında çeşitli evrenler tanımlar. Bazıları daha hızlı genişler, bazıları daha yavaş; bazıları büyük, bazıları küçüktür; bazıları sonsuza kadar genişler; bazıları Büyük Patlama’nın tersten oluşunu anımsatan bir “büyük çöküşte” kendi üzerlerine çökerler. Olası evrenlerin bu çeşitliliği de aynı zamanda Çoklu Evren arayışıyla bağıntılı olabilir; belki de Einstein’m denklemleri tarafından sağlanan her çeşit evren Çoklu Evren’in bir yerinde var oluyorlardır. Ama ben şimdilik bizim Evren’imiz için olan çıkarımlara odaklanmak istiyorum.
Einstein’m genel görelilikle ortaya çıkışından yaklaşık 80 yıl sonra ve Büyük Patlama fikrinin saygınlık kazanmasından çok sonra, kimse Evren’imizin sonsuza kadar genişleyeceği veya bir gün geri çökmesi gerektiği hakkında emin değildi. Her iki ihtimal de denklemler tarafından sağlanır ve Evrenimizin kaderi, genişlemeyi durdurup tersini başlatacak kütleçeki min üzerine etkidiği ne kadar madde bulundurduğu ve karşı kütleçekim ve genişlemeyi destekleyen kozmolojik bir sabitin varlığının olasılığı arasındaki dengeye bağlıdır. Bu iki katkı hakkında bilgimizdeki belirsizlik, teorisyenlere Evren’in nihai kaderi hakkında tartışmalarına imkân sağlayarak 20. yüzyılın sonuna kadar sürdü.
Bu düşüncelerden biri, Rus teorisyen Alexander Friedmannln 1920’lerdeki çalışmasına uzanan, şu an Büyük Patlama dediğimiz şeyin aslında, daha önceki bir Büyük Patlama’dan sonra sınırlı bir boyuta genişlemeyi takip eden bir önceki evrenin çekilmesinden oluşan bir “büyük sekme” olduğudur. Fizik yasaları ve özellikle genel göreliliğin denklemleri tarafından sağlanan bu olasılık, zamanın kökeni problemini ortadan kaldırır şekilde sonsuz uzun geçmişe sahip, uzaysal olarak sonlu bir evrenin olasılığını sağlar göründüğü için tahminen Aristoteles’i mutlu ederdi. Eğer bir Büyük Patlama’dan başlayan genişlemenin ve sonradan gelen çöküşün, ki buna bazen “büyük çöküş” denir; her aşamasını ayrı bir evren olarak kabul ederseniz, bize başka tür bir Çoklu Evren sunar. Sonsuz sayıda “geçmiş” ve “gelecek” baloncuklarıyla, ikinci bölümde açıklanan rastlantılar ve bu nedenle varlığımızı açıklamak için gerekli görünen kozmik sabitlerin değerleri üzerine çeşitlemeler için olanak vardır. Maalesef, sekme modeli en azından Evren’imizin bir açıklaması olarak işe yaramaz,. Ama bu neden işe yaramadığını açıklamaya değer, büyüleyici bir bakıştır.
Döngüsel modelin çekiciliğinin bir kısmı, uzun süredir devam eden Büyük Patlama’daki tekillik problemini ortadan kaldırdığının düşünülmesiydi. Dış görünür değeriyle alındığında, Einstein’ın denklemleri Evren’in bir tekillikten, bir sonsuz yoğunluk noktasından ve sıfır hacimle başladığını belirtir. Ama başlangıçta, çöken bir evrenin bir tekilliğe ulaşmadan, çok yüksek bir yoğunlukta sekebileceği düşünülüyordu. İnsanların kafasında olan bu türden bir yoğunluk atom çekirdeğinin yoğunluğuna benzer bir şey olurdu, ki bu bugün Evren’deki maddenin en uç noktadaki yoğunluğudur. Ne var ki, 1960’larda teorisyen Roger Penrose ve Stephen Hawking denklemleri zamanda geriye doğru izleyerek, Evrenimizin doğuşundaki tekilliğin görelilik teorisi bağlamında göz ardı edilemeyeceğini ve aynı zamanda eşdeğer tekilliklerin karadeliklerin kalbinde yatması gerektiğini gösterdiler. Genel görelilik teorisi bu konuda son sözü söylemeyebilir; tekilliğe yakınken neler olduğu kuantum fiziği ile kütle çekimin nasıl etkileştiğine bağlıdır. Ama şu kesindir ki, tıpkı bir atom çekirdeğinin yoğunluğu gibi çok yüksek, ama “normal” bir yoğunluktan basit bir “sekme” ihtimali saf dışı edilmiştir.
Kozmolojinin salmımlı modellerinde entropiyle ilgili sorunlar da vardır. Bu, genişleme ve çöküşün sadece bir aşamasını, varsayılan sonsuz salınım zincirindeki tek baloncuk düşünülerek görülebilir. 1930’larda, Amerikan fizikçi Richard Tolman her salınımda entropinin büyüdüğünü göstermiştir; dolayısıyla ard arda “Büyük Patlamalar” daha büyük bir entropiyle başlarlar. Bunun etkisi peş peşe daha güçlü sekmeler oluşturmaktır, dolayısıyla evrenin art arda salınımlan daha fazla genişler. Eğer salınım zinciri gerçekten geçmişe doğru sonsuzca yayılırsa, o zaman mevcut “salınım” çok büyük olmalıdır, o kadar ki genişleyen tek bir evren yaratan eşsiz bir Büyük Patlama’dan ayırt edilemez olmalıdır. Bu salınım modelinin tüm anlamını ortadan kaldırır. Ama bu durum, salınım modelini kurtarma çabasıyla, böyle bir evrenin çöken yansında zamanın geri gidebileceği, dolayısıyla entropinin sıfırlanacağı fikri üzerinde yoğunlaşarak, ortaya konan umutsuz görüşlerin çıkmasını durdurmadı.
Benzer Yazılar
- Burçlar ve Yaratıcılık: Sanatsal Enerjinizi Keşfedin
- Tarot Kartları ve İçsel Şifa
- Astroloji ve Sağlık: Hangi Burç Hangi Organı Temsil Ediyor?
- Tarot Falı ve Günlük Pratikler: Kendi Kartınızı Çekme
- Rüyalarınızda Ölen Kişilerin Mesajları