Örneğin doğada, “David Bohm’m önerdiğine göre, “sanal geçiş kavramı birçok yönden biyolojideki evrim fikrine benzer. Evrim kuramı bütün türlerin birtakım değişimler sonucu oluştuklarını fakat sadece bulundukları ortama uyum sağlayabilen ayncalıklı bazı türlerin sonsuza dek varolabildiklerini söyler.
Değişimler sonucu ortaya çıkmış birçok tür doğa tarafından, kendi potansiyelini ifade edebileceği yeni yollar misali, doğanın kendisinin keşfediyor olduğu birtakım olasılıklar (sanal durumlar) gibi görülebilir
Bohm’un dediğine göre, hayatta kalabilme şansı en az olan olasılıklar er ya da geç ölmeye mahkûmdur ama bunlar hiçbir zaman yaşamın dokusuna izlerini bırakmadan ölmezler.
Örneğin, az ömürlü iki mutasyon uzun ömürlü (asıl geçiş) bir melez oluşturabilir. Biz insanlar büyük bir olasılıkla böyle iki ‘sanal türün’ melez birleşmesinden oluştuk. Ve bazı belirsiz yaşam biçimlerinin başarılı ikincil mutasyonu sadece “kayıp bağ” olarak bilinir.
Belki de kuantum fiziği bize her şeyden çok ilişki hakkındaki düşüncemizi değiştirmeyi vaat eder. Hem belirsiz dalga/parçacık ikiliği kavramı hem de sanal geçişlere dayalı hareket kavramı şeyler arasındaki ilişkiyi algılamamızda bir devrim habercisidir. Şeylerin ve olaylann fal bak ve farklı iki olgu olduğu ve bunların hem uzay hem de zamanda ayrıldıkları bir kez kavrandığında bunlar kuantum kuramcısı tarafından birbiri içine öyle geçmiş olarak görülür ki sanki bu bağ uzayın ve zamanın gerçekliğiyle dalga geçmektedir. Fakat şeyler ve olaylar geniş bir bütünün birden fazla yönleriymiş gibi davranırlar ve kendi tek tek varoluşlarını ve anlamlarını bu bütünden alırlar.
Benzer Yazılar
- Burçlar ve Yaratıcılık: Sanatsal Enerjinizi Keşfedin
- Tarot Kartları ve İçsel Şifa
- Astroloji ve Sağlık: Hangi Burç Hangi Organı Temsil Ediyor?
- Tarot Falı ve Günlük Pratikler: Kendi Kartınızı Çekme
- Rüyalarınızda Ölen Kişilerin Mesajları