Pozitif düşünme sanatı

Pozitif düşünme sanatı

Yaşadığı ikilem çok da sıra dışı değildi. Ama kadın sıkıntısını çekmeye devam ediyordu işte. İyi yürekli ve sanatçı ruhlu oğlu okulda zorbalığa maruz kalıyordu. Hem kendine güvenini hem de sağlığını kaybetmeye başlayan
genç adam gittikçe daha çok dibe çekiliyordu.

Anne telefonda erkek kardeşiyle konuştu. Birbirlerine yakın bir aile oldukları için hep konuşurlardı. Ama şimdi ayrıntılar daha mahrem, endişeler daha ham olduğu için konuşmalarında değişen bir şey vardı. Karşılıklı sorular ve tavsiyeler takip etti bunu. Birkaç görüşmeden sonra başka bir perspektifle bakmaya başlamış, bilileri tarafından duyulmuş olmakla teselli bulmuştu Anne. Oğlunun iyiliği için sıkıntılarım paylaşmak iyi gelmişti.

Zamanla oğul delikanlı çağında olduğu için zaman da hızlı geçiyordu bu kriz de geçip gitti. Geride kalan, takdir olmuştu. Annenin ihtiyaçları vardı ve elini uzatmıştı. Erkek kardeşinin tavsiyeleriyle daha iyi bir anne olmayı öğrenmişti. Ama asıl cömertlik iki tarafın da aldıklanndaydı: Anne erkek kardeşinin onu dinlemesiyle, erkek kardeş de onun dertleriyle yükselmişti.

Almak sanatsal bir girişim olduğu kadar ahlâki bir niteliktir de. İnsan olarak temel haklarımız başkalarının sorumluluklarına o kadar da bağımlı değildir. Dolayısıyla birbirimize borcumuz başarma umudumuzla iç içe geçmiştir. Seçimlerimiz, almak zorunda olduklarımız tarafından etkilenip sınanmalıdır. Altın kural, alınmayı umduğumuz şekilde almaktır başkalarından. Zor ya da rahatsız edici olsa da her türlü hediye, fikir ve perspektifi almak bizim de aynı şekilde alınma isteğimizde saklıdır. Buradaki karşılıklılık sadece insanlar arasında değil, kişinin kendi içinde de mevcuttur. Almış olduklarınızın tadını çıkaramazsanız hiçbir zaman tatmin olamaz, sürekli daha fazlasını istersiniz. Bilinçli, takdir etmeyi bilen bir alıcı ve hayal gücü kuvvetli, güvenli bir verici olmak arasında sağlıklı bir denge kurmak gerekmektedir. Şayet vereceğiniz çok şey varsa ne kadar vereceğinize, nerede ve ne zaman vereceğinize emin olmalısınız. Aynı şekilde, başkalarının cömertliğine muhtaçsanız ne kadar alacağınıza emin olmalısınız. Hayatın mecburiyetleri hiçbir zaman düzenli, orantılı gelmediği için bu dengenin kendiliğinden oluşmasını beklemek bir hayal olur. Ancak yine de kendi cömert hedefiniz, almak ve vermek arasındaki dengeyi kurarken cömertlik deneyimlerinizi sürekli kontrol altında tutmak olmalıdır.

Dini gelenekleri güçlü ailelerde yetişmiş bireyler olarak dinlerin fazla dogmatik olduklarında bu dengeyi nasıl kaçırdıklarına şahit olmuşuzdur. Genelde vermenin almaktan daha iyi olduğu öğretilmiştir bizlere. Ancak bazen bu fedakârlık çizgiyi aşmaktadır. Kötü alışkanlıklardan, hatalardan ve günahlardan kurtulmak hep başkalarına “veren” bir sürecin parçasıdır. Ne pahasına olursa olsun vermek şeklindeki bir hayırseverlik fazlasıyla çileci bir yaklaşımdır. Vermeye bu kadar kuvvetli vurgu yapılması çoğu zaman dinlerin özündeki cömert ruhun çarpıtılmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla da kişiler almakta zorluk çekmektedirler. Kapıyı kapalı tutarak sadece vermek ve almanın vebalinden kaçınmak, işin kolayına kaçmaktır.

Benzer Yazılar

Leave a Reply