Narsisist kişilik

Narsisist kişilik

Yaşamdaki her mahrem ilişkim, ne kadar kısa olursa olsun, benim içimde yer eder ve varlığımı dokuyan bir iplik parçası görevi görür. Fakat nasıl farklı küçük iplik parçacıklarının örülen dokumada küçük katkılan varsa, sayısız kısa mahremiyetler ya da küçük akınlar halindeki ilgilerin de benim kendi bütünlüğüme ya da ötekilerle oluşturduğum birliğe çok az katkısı vardır. Böylesine dağılmışlık içinde, hem kendimin hem de ötekilerin kendileriyle benzerliğini fark edecekleri ana bir temadan, merkezi bir çekirdekten yoksun kalmm. Böylelikle üzerine daha fazla ilişki yerleştireceğim çok küçük bir temelim olur.

Bu narsisist kişiliğin durumudur. Ötekilere, doğaya ya da kendi içinde tutarlı bir dizi değere bağlılık göstermekten aciz olduğu gibi derin ilişkiler sürdürebilmekten de acizdir. Hem kendi içinde bir parçalanmışlık hem de daha geniş olan kendi cemaatinden yalıtılmışlık hissi içindedir.

Fakat eğer ben diğerlerine (ya da doğaya ya da tinsel bir değere) bağlılık gösterirsem onlarla bir çeşit yineleme biçimi içinde (birden fazla) iç içe geçerim. Artan temas ve daha fazla deneyim paylaşımı, hafıza ve yansıma ya da bağlılığımın kendi düşünce ve davranışımın diğer yanlanna yaptığı etki aracılığıyla ötekilerle olan ilişkimi her gün yenileyebilirim. Ötekini tekrar tekrar kendi içime alırım, böylece bilincimin kuantum seviyesindeki desenlerini güçlendiririm. Her bir tekrarda ötekinin varlığı benim varlığımın bir parçası haline gelir, benim varlığımın diğer yanlarıyla iç içe örülür. Kimliklerimiz birbirleriyle çakışır ve kişisel niteliklerimiz daha fazla korelasyona girer. Buna bağlı olarak hem ilişkinin kendisi hem de ben kendim büyürüm. “Ben”, ben ve sen’in daha büyük bir parçası olan genişletilmiş benlik haline gelir.

Bağlılıkla ilgili bu kuantum görüş aynı zamanda bu bağın koparılmasının sonuçlarına da ışık tutar. Eğer herhangi bir bağımı koparırsam sadece bağımı kopardığım kişiyi değil, kendimi de yaralarım. Koparılan bir bağ, o bağ tarafından tanımlamış bir ilişkiden geri çekilmedir ve bu durumda ben de kendimden bir parça yitiririm. Sen ve ben’ in süregiden işlemi olan o parçayı yitiririm. Bu işlem artık yaşiamımda birleştirici bir bağ ve büyüyen bir nokta olmaya son verir. Onun yerine tıpkı çocukluğumun unutulmuş bir parçası gibi, benliğimin merkezi birleştirici yapısından kopmuş bir alt benlik haline gelir. Böylece ben parçalanırım.

Fakat hiçbir şey tamamıyla yitirilmediği için, her bağımlılık gösterilen ilişki varlığıma sonsuza dek örülü olacağından, her zaman için kopmuş bir bağı yenileme, onun farklı bir biçimde olsa da yeniden doğmasına neden olan geçmişteki ben ve sen’le aramızdaki yaratıcı diyaloğu yeniden kurma potansiyelimiz olacaktır. “Müsrif Oğul” hikâyesi buradan kaynaklanır.

Benzer Yazılar

Leave a Reply