Son yirmi yıl içinde, teknoloji ve üretim açısından “ileri” kabul edilen ülkelerde mavi yakalı işçilerin yüzdesinde belirgin bir düşüş olduğunu herkes biliyor. (Bugün Birleşik Devletler’de nüfusun yüzde 9’u 20 milyon kişi endüstriyel üretimde çalışarak 220 milyon insan için üretim yapıyor. Geri kalan 65 milyon işçi, hizmet sektöründe çalışmaktadır.) Endüstrileşmiş ülkelerde üretim nüfusu bu şekilde azalırken, sıradan fabrikasyon işler Cezayir, Meksika, Tayland gibi sözde “gelişmekte olan ülkelere” aktarıldı. İkinci Dünya’nın en ilkel endüstrileri, zengin ülkeler tarafından tıpkı kullanılmış eski arabalar gibi yoksul ülkelere satıldı.
Zengin ülkeler, sadece ekonomik nedenlerle değil, stratejik nedenlerle de endüstriyel üretimden tamamen vazgeçmeyi, sadece “hizmet üreten toplum” veya “bilgi ekonomisi” olmayı göze alamazlar. Dünyanın büyük ü nesnel üretim yaparken, zengin ülkelerin nesnellikten uzak üretimle eğlendiği görüşü, sorunu basite indirgemekten başka bir şey değildir. Aslında önemli ürünleri yine zengin ülkelerin daha az işçi kullanarak ürettiğini söylemek daha doğrudur. Ne var ki bu arada üretimin tarzı de değişiyor.
İkinci Dalga’da endüstriyel üretimin özü, birbirinin tamamen eşi olacak şekilde standartlaştırılmış ürünlerden milyonlarca üretmekti. Üçüncü Dalga’da ise endüstriyel üretimin özü, bunun tersine, belli işler için kısmen veya tamamen özel olarak geliştirilmiş ürünlerden az sayıda üretmektir.
Milyarlarca sigara, milyonlarca metre kumaş, astronomik sayılarda ampul, kibrit, tuğla veya buji üretirken, halk hâlâ üretimi elbette ki uzun bir süreç olarak ele alıyor. Hiç şüphesiz bunu yapmaya bir süre daha devam edeceğiz. Ama bunlar artık geri kalmış endüstrilerin ürünleridir ve toplam üretimimizin sadece yüzde 5’ini oluştururlar.
Sovyet araştırmaları konusunda yayın yapan Critique adlı derginin bir analisti şöyle belirtiyor: “Milli geliri birey başına 1,0 ila 2,000 dolar olan gelişmemiş ülkeler daha ziyade yığınlar halinde üretilen mallara önem verirken, gelişmiş ülkeler bilgisayar, uçak, otomasyonla üretim sistemi, ileri teknoloji boyaları, ileri teknoloji polimerleri ve plastikleri gibi son derece vasıflı emeğe, masraflı araştırmalara gerek duyulan kısa süreli üretime önem vermektedir.”
Japonya, Batı Almanya, Birleşik Devletler ve hatta Sov yetler Birliği’nde, elektrikli aletler, kimyasal maddeler, uçak ve uzay endüstrisi, elektronik endüstrisi, özel araçlar, iletişim kanalları gibi alanlarda, kitlesel üretimden uzaklaşma eğiliminin iyice güçlendiğini gözlemliyoruz. Örneğin, Western Electric firmasının kuzey Illinois’deki süper ileri tesisinde, işçiler dört binden fazla çeşidi olan “devre paketlerinden ayda veya hatta iki ayda sadece iki bin üretiyorlar. HewlettPackard’in Colorado Springs’deki tesislerinde, üretim genellikle elli ila yüz birim halinde yapılıyor.
Birleşik Devletler’de IBM, Polaroid, McDonnell Douglas, Westinghouse ve General Electric’de; İngiltere’de Plessey ve ITT’de; Almanya’da Siemens’de; İsveç’te Ericsson’da, kısa vadeli ve ısmarlama üretim baz alınıyor. Norveç’teki Aker Group bir zamanlar ülkenin gemi üretiminin yüzde 45’inden sorumluydu üretimini denizlerde petrol arama ekipmanlarına kaydırdı. Sonuç: Gemilerin “seri üretimi”nden denizlerde petrol arama ekipmanlarının “ısmarlama üretimi”ne geçildi.
Bu arada üst düzey yönetici R. E. Lee’ye göre, kimyasal üretiminde, “Exxon kısa vadeli özel ürünlere yöneliyor; borular için polipropilen ve polyetilen gibi işlenmiş plastikler gibi. Paramin lerde giderek daha fazla ısmarlama iş yapıyoruz.” Bazı üretimlerin hacmi öylesine düşük ki Lee şöyle ekliyor: “Onlara ‘fare sütü’ üretimi diyoruz.”
Milyonlarca üniforma, piyade tüfeği, miğfer vs. yüzünden, askeri üretimi de kitlesel üretim olarak değerlendiririz.
Benzer Yazılar
- Burçlar ve Yaratıcılık: Sanatsal Enerjinizi Keşfedin
- Tarot Kartları ve İçsel Şifa
- Astroloji ve Sağlık: Hangi Burç Hangi Organı Temsil Ediyor?
- Tarot Falı ve Günlük Pratikler: Kendi Kartınızı Çekme
- Rüyalarınızda Ölen Kişilerin Mesajları