Merhaba değerli takipçilerim, ikinci yoldan genişleme, en azından teorik olarak hâlâ mümkün. Hayal gücümüzü kullanarak, satacak ya da takas için kullanacak yeni ürün ve hizmetler geliştirebiliriz. Ama tam bu noktada, kendi tüketimi için üretim yapan adam önem kazanıyor. Ekonominin iki parçası arasındaki ilişki çok karmaşıktır. Kendi tüketimi için üretim yapan kişi, bazı malzemeleri ve aletleri sadece pazardan alabilir. Ama kişisel gelişimin hız kazanması ve birçok ürünle hizmetin pazardan uzaklaşması, burada da pazarlaştırma sürecinin sona ermesinin uzun sürmeyeceğini düşündürüyor.
Son olarak, boru hattının dağıtımın giderek karmaşık hale gelmesi, sürekli yeni aracıların işe katılması, artık dönüşü olmayan bir noktaya ulaştığımızı akla getiriyor. Birçok noktada geleneksel ölçülerle bile alışveriş işlemlerinin maliyeti, üretim maliyetini aşmaya başladı. Bazı noktalarda bu süreç bir sınıra gelip dayandı. Bilgisayarlar ve tüketim amacıyla üretim sürecinin desteklediği teknoloji ise, daha az yatırıma ve daha basit bir dağıtıma yöneliyor. Bu açıdan, pazarlaştırma sürecinin bizim ömür süremizde değilse bile, yakın bir zamanda sona ereceği anlaşılıyor.
Eğer “boru hattı projesi” sonlara yaklaştıysa, bunun işlerimiz, değerlerimiz, psikolojimiz açısından anlamı ne olabilir? Sonuçta pazar, sadece onun içinde dolaşan çelikten, ayakkabıdan, pamuktan ya da konserve kutusundan ibaret olamaz. Pazar, bu ürünlerin aktarımının gerçekleştiği bir yapıdır. Ama sadece ekonomik bir yapı da değildir. Bir organizasyon ve düşünce tarzı, bir dünya görüşü, belli beklentileri haklı çıkaran bir sistemdir. Bu açında, pazar, ekonomik olduğu kadar psikososyal bir yapıdır da. Bunun doğrultusunda, etkileri ekonominin çok ötesine uzanır.
Milyarlarca insanı sistematik bir şekilde birleştirerek, pazarlaştırma süreci hiçbir ülkenin, hiçbir kültürün, hiçbir bireyin kendi yazgısı üzerinde söz sahibi olmasına imkan bırakmadı. Pazar, ona katılmanın “ilericilik,” kendi kendine yetmenin “gericilik” olduğu inancını beraberinde getirdi. Bayağı seviyede bir maddiyat felsefesini yayarak, ekonominin ve ekonomik dürtülerin insan yaşamında en öncelikli güçler olduğu inancını kabul ettirdi. Yaşamı sözleşmeyle bağlı çeşitli işlerin birbiri ardına gerçekleştirilmesi olarak tanımlarken, toplumu “evlilik andı” veya “toplumsal sözleşme” gibi kavramlarla bir araya gelmiş bir bütün olduğuna inandırdı. Dolayısıyla, pazarlaştırma süreci, milyarlarca insanın eylemlerini olduğu gibi, düşünce tarzlarını ve değerlerini de biçimlendirerek, bunlara İkinci Dalga uygarlığının mührünü vurdu.
Artık pazarlaştırma süreci sona erdi. Bunun yerini alacak olan çağda, bizler sadece boru hattının bakımını yapacağız, eskiyen yerleri onaracağız. Hiç şüphesiz, artan bilgi akışına yer açabilmek için, önemli parçaları tekrar değiştireceğiz. Ama İkinci Dalga’nm pazarlaştırma hamlesine oranla çok daha az zaman, enerji, sermaye ve hayal gücü gerekecek. Sistem, eskiye oranla çok daha az malzeme ve makine, çok daha fazla insan kullanacak. Yeni biçimi ne ölçüde karmaşık olursa olsun, artık pazarlaştırma süreci uygarlığın en önemli projesi değildir.
Bu açıdan, Üçüncü Dalga, tarihin ilk “pazar ötesi” uygarlığını yaratacak.
Benzer Yazılar
- Burçlar ve Yaratıcılık: Sanatsal Enerjinizi Keşfedin
- Tarot Kartları ve İçsel Şifa
- Astroloji ve Sağlık: Hangi Burç Hangi Organı Temsil Ediyor?
- Tarot Falı ve Günlük Pratikler: Kendi Kartınızı Çekme
- Rüyalarınızda Ölen Kişilerin Mesajları