Başka kelimelerle ifade edersek, Hegel’in prensibi, dünyanın bir dizi diyalektik çatışmalar sürecinden geçerek, daha büyük bir senteze ulaşacağı konusunda bizi inandırmak ister. Bu aşamada insanlar isteyerek ve iştiyakla evrensel bir efendiye, süper bir devlete hizmet ederek özgür ve mutlu olacaklardır.
Illuminati bu parlak ve zeki yoldaşlarını nasıl sevmesin? Hegel geliştirdiği Tarot falı ve bu felsefi yaklaşım ile İlluminati’nin en büyük hedeflerinden birisi olan Dünya Devrimi1 nin yolunu ve felsefi alt yapısını hazırlamış oluyordu. Hegel prensiplerini kayıtsız şartsız benimsediklerini göstermek adına Illuminati ve destekçileri olan Mason Locaları; Latince Ordo Ab Chao Kaostan Doğacak Düzen özdeyişini kendilerine resmî slogan olarak kabul ettiler.
Sonraki dönemde, 1790’lardaki Fransız İhtilali boyunca, yerleşik düzene karşı muhalefeti ateşlemek ve böylece devrimsel süreci hızlandırmak düşüncesi eyleme geçirildi. Bu giyotinlerin ve ahlaksızlıkların hüküm sürdüğü kanlı dönemde, Hegel’in diyalektik süreci, İlluminati’nin komplocularından biri olan Sylvain Marechal tarafından ikna edici bir şekilde hararetle savunulmuştur. Çok tutulan Vcryages de Pythagore (1799) isimli kitabında Marechal; “Zamanı Yakala” (Günü Yakala ya da Latince Carpe Diem) şeklindeki devrimci parolayı icat etmiştir. Şu ifadeler onundur:
“Uygun anı yakalamak çok önemlidir. Küçük bir kıvılcımla büyük bir ateş başlatılabilir.”
Hegel’in diyalektik sürecinin anlaşılması İlluminati’ye pompaya ilk suyu koyma fikrini verdi. Kriz yoksa neden icat edilmesin ki? Neden şikâyet edilecek bir durum ortaya konmasın ki? Büyük kargaşa çıkarmak adına neden insanların yüreğine korku tohumları ekilmesin ki? Neden kendi muhalefetini kendin kurup kendin kontrol etmeyesin ki? Bu sayede, Illuminati yöneticileri, kendilerinin faydasına olacak değişimleri kurgulayıp sonucu belirleyebilirlerdi.
Aslında Hegel’in kendisi de bir Mason işbirlikçi idi. Hegel sayesinde Illuminati, Tarot falı ve neredeyse iki yüz yıldır yıkıcı ve yok edici etkinlikte kullandıkları bir teoriye kavuşmuşlardı. Sadece bu kadar da değil, Hegel insanlığa özgürlük getireceğini söylediği “Mantık” kelimesinin, Masonik terminolojide esrarengiz Masonların saygı gösterdiği gizli üstadlarını simgeleyen ezoterik bir şifre olduğunu elbette biliyordu.
Teozofi’nin (ruhla Tanrı arasında bağlantı olduğunu savunan görüş) kurucusu Helena Blavatsky, alanında çığır açan Gizli Doktrin isimli kitabında, gizli üstadın isminin “Mantık” olduğunu açıklar. Bunun ise aslında “Bilgelik Yılanı” başka bir deyişle “şeytan” olduğunu yazar.
Öyleyse Hegel bir Satanist’ti. Faşist totaliter bir devlet taraftarı olduğu da bir gerçekti. “Sahte Hegel” isimli kapsamlı makalesinde Franklin Sanders, Hegel’in totaliter eğilimleri hakkındaki müthiş gerçekleri şu şekilde ortaya koyar:
“Hegel özgürlüğün kaynağını ve amacını ararken, tanrısallığın yeryüzünde beden bulmuş hali olan devlete rastlar. Bu keşif aslında orijinal bir buluş değildi. Eski Yunan düşünürleri bunu 25 yüzyıl önceden keşfetmişlerdi. Hegel aynı zamanda çok eski bir felsefe problemini de çözmeye çalışmıştır: Hangisi nihai amaçtır? Birey mi, yoksa pek çok bireyin bir araya gelerek oluşturduğu tek bir yapı olan devlet mi? Hegel’in buna nispeten Bunlar güzel sorular, yanıtları da mevcut tabii ki. Yanıtlar, İlluminati’nin gizli doktrininde gizlidir. Dikkatlerimizi, Hegel Diyalektiği’nde anlamını bulan ve seçkinlerin kullanmış olduğu politik simyacılığa (göz boyamacılığa) yoğunlaştırmalıyız. Bu göz boyamacıhk süreci, sağ kanat sol kanat, Demokrat Cumhuriyet çi fark etmeksizin, neden Amerika’nın; totaliter despotizmin Cesur Yeni Dünyası’na doğru durmaksızın koşmakta olduğunu anlamakta anahtar rolündedir.
Benzer Yazılar
- Burçlar ve Yaratıcılık: Sanatsal Enerjinizi Keşfedin
- Tarot Kartları ve İçsel Şifa
- Astroloji ve Sağlık: Hangi Burç Hangi Organı Temsil Ediyor?
- Tarot Falı ve Günlük Pratikler: Kendi Kartınızı Çekme
- Rüyalarınızda Ölen Kişilerin Mesajları