Enfosfer böylesine temelden değişirken, kendi zihin yapımızı da sorunlara yaklaşımımız, bilgileri sentezleme tarzımız, eylemlerimizin sonuçlarını tahmin etme şeklimiz değiştirmemiz kaçınılmazdır. Okuryazarlığın hayatlarımızdaki rolünü değiştirmemiz muhtemeldir. Hatta kendi beyin kimyamızı bile değiştirebiliriz.
Bilgisayarların ve çip yerleştirilmiş aletlerin bizimle iletişim kurma becerisi konusunda Hald’ın yorumu o kadar da hayalci bir yaklaşım değil aslında. Bugün elimizdeki “sesle komut” terminalleri, bin kadar kelimeyi tanımlayıp gerekli tepkiyi verebiliyorlar. IBM, Nippon Electric gibi devlerden en küçük bilgisayar firmalarına kadar birçok organizasyon, bu sözlük kapasitesini artırmak, teknolojiyi basite indirgemek ve maliyetleri düşürmek için yarış içindeler. En çok yirmi, en az beş yıl içinde bilgisayarların normal dil karşısında pek zorlanmayacak hale geleceğine inanılıyor. Bu gelişmenin gerek ekonomi ve gerekse kültür üzerindeki etkileri, şu anda hayal bile edemeyeceğimiz kadar büyük boyutlara varabilir.
Bugün okuryazar olmadıkları için milyonlarca insan iş pazarlarından dışlanıyor. En basit işlerde bile insanların formları, açma kapama düğmelerini, maaş çeklerini, iş talimatlarını ve benzeri metinleri okuyacak kadar okuryazar olması gerekiyor. İkinci Dalga uygarlığında, herhangi bir işe girmek için okuryazar olmak kesinlikle gereken, standart bir özellikti.
Ama okuryazar olmamak, aptal olmak demek değildir. Dünyanın her yerinde okuryazar olmadığı halde tarım, inşaat, avlanma ve hatta müzik gibi son derece karmaşık konularda bile sıra dışı beceriler sergileyebilen insanlar bulunduğunu biliyoruz. Okuryazar olmayan birçok insanın sıra dışı hafızaları var ve birçok dili akıcı şekilde konuşabiliyorlar; bu, üniversite eğitimi almış çoğu Amerikalının bile yapamadığı bir şey. Ama İkinci Dalga toplumlarında, okuryazar olmayanların para kazanma şansı yoktu.
Hiç şüphesiz, okuryazarlık sadece iş dünyasında gereken bir özellik değil. okuyabilmek, zevk ve hayal dünyasına bir kapıdır aynı zamanda. Ama makinelerin ve hatta duvarların bile sesli komutlara tepki verebildiği bir dünyada, okuryazarlıkla maddi kazanç arasındaki ilişki, son üç asırda olduğu kadar güçlü olmayacaktır. Uçak bileti rezervasyon görevlileri, depo personeli, makine operatörleri ve tamirciler, kendilerine neyi nasıl yapacaklarını sesle anlatan makineler sayesinde çok çeşitli işleri başarıyla gerçekleştirebilirler.
Bilgisayarların insanüstü olmadığı unutulmamalıdır. Nasıl bizler hastalanabiliyorsak, onlar da arızalanabilirler, hatalar bazen tehlikeli boyutlarda yapabilirler. Hiçbir şekilde sihirli filan değiller ve içlerinde “ruhlar” da yok. Ama bütün becerileriyle ve kusurlarıyla, insanoğlunun başarıları arasında en nefes kesici ve tedirgin edici olanlar da onlardır. Tıpkı İkinci Dalga’nın kas gücümüzü artırması gibi, onlar da beyin gücümüzü artırıyorlar. Ama kendi zihinlerimizin sonunda bizi nereye götüreceği konusunda hâlâ en küçük bir fikrimiz bile yok.
Zeka ortamında yaşamaya giderek alışırken ve onunla iletişim kurmayı öğrenirken, bilgisayarları da bugün hayal bile edemeyeceğimiz kadar büyük bir ustalıkla kullanmaya başlayacağız. Onlar sayesinde hepimiz sadece birkaç “süper teknokrat” değil kendimiz ve dünyamız hakkında daha derin düşebileceğiz.
Benzer Yazılar
- Burçlar ve Yaratıcılık: Sanatsal Enerjinizi Keşfedin
- Tarot Kartları ve İçsel Şifa
- Astroloji ve Sağlık: Hangi Burç Hangi Organı Temsil Ediyor?
- Tarot Falı ve Günlük Pratikler: Kendi Kartınızı Çekme
- Rüyalarınızda Ölen Kişilerin Mesajları