Bugün Ortabatılılar ileri endüstrilere daha fazla yönelmeye ve bölgesel bağlamda düşünmeye teşvik ediliyorlar; bu arada Kuzeydoğulu valiler, bölgenin çıkarlarını korumak için kendi aralarında organize oluyorlar. New York’u Kurtarma Koalisyonu verdiği bir ilanda alt alta iki satırda şöyle diyordu: “New York’a [federal politikalar tarafından] Tecavüz Ediliyor” ve “New York lular Savaşabilir.
Protestolar ve şiddet eylemlerine ek olarak, dünyanın her yanında görülen bu saldırgan konuşmalar neye işaret ediyor? Cevap ortada: Ülkeler içinde endüstri devrimi tarafından yayılan dahili streslerin artık neredeyse patlama seviyesine ulaşmış olduğuna!
Bu gerilimlerden bazıları, açıkça enerji krizinden, İkinci Dalga’yı arkamızda bırakıp Üçüncü Dalga enerji tabanına geçiş ihtiyacından kaynaklanıyor. Bazıları, İkinci Dalga’dan Üçüncü Dalga endüstri tabanına geçişten doğuyor. Birçok yerde, 19. Bölüm’de belirttiğimiz gibi, bölgesel ekonomilerin, ulusal ekonomilere oranla çok daha hızlı ve kapsamlı şekilde gelişmesinden kaynaklanan gerilimler de görüyoruz. Bütün bunlar, ayrımcı hareketler veya bağımsızlık mücadeleleri için bir ekonomik fırlatma rampası yaratıyor.
Ama açıkça ayrımcılık, bölücülük, bölgeselcilik, iktidar hırsı veya merkezilikten uzaklaşma çabası biçiminde alınsın, bu güçler aynı zamanda destek de topluyor, çünkü ulusal hükümetler toplumun hızlı bir şekilde kitlesellikten uzaklaşmasına cevap veremiyor.
Endüstri çağının kitlesel toplumu Üçüncü Dalga’nın etkisi altında parçalanırken, bölgesel, yerel, etnik, sosyal ve dini gruplar da giderek daha az birbirlerine benziyorlar. Şartlar ve ihtiyaçlar çeşitlilik gösteriyor. Bireyler farklılıklarını keşfediyor veya yeniden değerlendiriyor.
Şirketler, bu sorunla başa çıkabilmek için ürün sayılarını artırıyorlar ve saldırgan bir “pazar leme” politikası izliyorlar. Buna karşılık ulus devletlerinin hükümetleri, politikalarını çeşitlendirmekte zorlanıyorlar. İkinci Dalga politika ve bürokrasi yapılarının içine hapsolmuş halde, bırakın vatandaşlara bireysel seviyede yaklaşmayı, her bölge veya şehre farklı şekilde davranmayı bile başaramıyorlar. Bütün bu oluşumlar devam ederken, ülkelerin karar verme pozisyonlarındaki kişiler hızla değişen yerel gereksinimlere cevap veremez hale geliyorlar. Bu son derece yerelleşmiş veya uzmanlaşmış ihtiyaçlara cevap verebilirlerse, aşırı detaylı veriler içinde boğulurlar.
1976 yılında Kanada’daki ayrımcılık hareketiyle karşı karşıya kaldığı bir dönemde, Pierre Trudeau bunu şöyle ifade etmişti: “Eyalet ya da şehir olsun, ülkenin bir parçasına çok büyük bir önem kazandırmazsanız, merkezi yönetimle ilişkilerinde o bölgeyi diğerlerinden ayrı tutmazsanız, etkili bir yönetim ortamı yaratamazsınız.”
Bunun sonucu olarak, Paris, Londra, Washington veya Moskova’daki ulus devletlerinin yönetimleri kitlesel bir topluma göre tasarlanmış politikalarını sürdürüyorlar. Yerel ve bireysel ihtiyaçlar unutuluyor ya da aldırış edilmiyor ve bu da, kırgınlık alevlerinin artmasına neden oluyor. Kitlesellikten uzaklaşma yayılırken, ayrımcı güçlerin belirgin bir şekilde yoğunlaşmasını ve birçok ulus devletinin bütünlüğünü tehdit etmesini bekleyebiliriz.
Üçüncü Dalga, temelden yukarı doğru ulus devletlerinin üzerine ağır baskılar yüklüyor.
Benzer Yazılar
- Burçlar ve Yaratıcılık: Sanatsal Enerjinizi Keşfedin
- Tarot Kartları ve İçsel Şifa
- Astroloji ve Sağlık: Hangi Burç Hangi Organı Temsil Ediyor?
- Tarot Falı ve Günlük Pratikler: Kendi Kartınızı Çekme
- Rüyalarınızda Ölen Kişilerin Mesajları