Ruhsal davranışlar arasında bağ kurmakta ve bunları yorumlamakta gittikçe ustalaşıyorsunuz. Öğrettiklerimin işe yaradığını gördükçe seviniyorum. Bana oğlunuzun göz kırpmaya başladığını ve bunu nasıl çözümlediğinizi yazıyorsunuz. Göz kırpması çocuklar arasında sık görülen, azar ve ceza ile giderilmesi mümkün olmayan bir davranış bozukluğudur. Çocuğunuzun göz kırptığını fark edince sordunuz: “Seni hayrete düşüren bir şey mi gördün?” Önce anlatmakta tereddüt etti. Sonra sizin sakin durduğunuzu ve kendisine tebessüm ederek baktığınızı görünce içine bir güven geldi. Sokakta çiftleşen ve birbirine yapışık duran iki köpek gördüğünü sıkılarak itiraf etti. Terbiyesiz bir okul arkadaşı bu olay üzerine anne babaya ait ayıp şeyler anlatarak kafasını karıştırmış. Siz göz kırptığını anlayıncaya kadar olayı sizden sakladı. Çocuğu dinledikten sonra meseleyi kocanıza açtınız. O da gerekli açıklamaları yapma görevini üzerine aldı. Oğlunuz sizden gördüğü yakınlıktan dolayı suçluluk duygusundan kurtuldu. Göz kırpması da geldiği gibi gitti.
Her davranış bozukluğunun arkasında, bu davranışı başlatan ve besleyen bir olay vardır. Olayı ortaya çıkarmadan davranışı düzeltmek mümkün değildir. Evinde hiç yalan söylemeyen bir çocuk, okula başladıktan sonra, anne babanın okul başarısını çok önemsemesi ve ondan daima sınıfın birincisi olmasını istemesi durumunda aldığı düşük notları saklayabilir. Çocuk azar işitmek, ceza almak ve sevilmemek korkusuyla aldığı ilk düşük notu saklayarak ilk yalanını söyler. Çocuğa ödevini hatırlatmak ve okulda olup bitenleri anlatmaya zorlamak da onu yalana itebilir.
Aşırı şefkat ve ilgi kadar, aşırı baskı ve takip de çocuğun ruh sağlığını bozmaktadır. Bugün randevuma kırk yaşlarında, hayattan bezmiş, ihtiyar görünümü veren bir adam geldi. Biraz konuştuktan sonra adamı tamdım. Onu, seneler önce yüksek tekniker okuluna danışmanlık yaptığım sıralarda, başarılı bir öğrenci olarak görmüştüm. Derslerinin yanı sıra müzik kulübüne başkanlık yapıyor, çok güzel keman çalıyordu. Yüksek derece ile mezun olmuş, iyi mevkilere gelmişti. Fakat gittiği her yerde âmirleriyle ve patronlarıyla kavga etmiş, sık iş değiştirmiş ve sonunda pazarlarda küçük ev eşyası satan bir işportacı durumuna düşmüş. Bana geldiğinde artık işportacılık da yapmıyordu. Kemanını da satmış ve şu anda baba parasıyla geçiniyormuş.
Yaptığım psikoterapi sonunda şu gerçek ortaya çıkmıştı: Çok hırslı bir babası vardı. Oğlunun her zaman yüksek notlar getirmesini istiyor, zayıf aldığı zaman sevgisini esirgiyor, kızıyor, kızgınlığını yenemeyince dövüyordu. Babasından o kadar korkuyordu ki, zayıf almamak için başını kitaplardan ayırmıyordu. Çok çalıştığı halde kendisine düşük not veren ve babasından dayak yemesine sebep olan öğretmenlerinden nefret ediyordu. Çok çalışıp sınıfının en iyisi oluyor ve kendi kendine şu sözü veriyor: “Çok çalışacağım, yüksek mevkilere geleceğim, yaşlandığında babama bakmayacağım ve ona kazandığımdan bir kuruş bile vermeyeceğim.”
Verdiği sözü tutar, çok çalışır, yüksek mevkilere gelir, çok para kazanır, ama babası bir türlü yaşlanmadığı ve kendisine muhtaç olmadığı için hayal ettiği intikamı alamaz. Ondan intikam almak için işi serseriliğe vurur, babayı simgeleyen otoriteye (müdürlere ve patronlara) kafa tutar. İşini kaybeder. Bir ekmek parasına muhtaç hâle gelir. Baba, oğlunun bu duruma düşmesini kabullenemez, annesine, “oğluna söyle gözüme görünmesin” der. Hasta bana geldiğinde içindeki intikam ateşi hâlâ sönmemişti.
Aklından babasını öldürme düşünceleri geçiyordu.
Çocuklar, okulda başarısız duruma düşünce anne babaların üzüldüğünü çabuk fark eder ve bunu kullanır. Çocuğunuza anne ve babası için okula gitmediğini, yeni şeyler öğrenmek ve ileride büyük adam olmak için gittiğini ne kadar erken anlatsanız o kadar iyidir.
Benzer Yazılar
- Burçlar ve Yaratıcılık: Sanatsal Enerjinizi Keşfedin
- Tarot Kartları ve İçsel Şifa
- Astroloji ve Sağlık: Hangi Burç Hangi Organı Temsil Ediyor?
- Tarot Falı ve Günlük Pratikler: Kendi Kartınızı Çekme
- Rüyalarınızda Ölen Kişilerin Mesajları
