Televizyonda hazırladığım ‘Yargıç Judy’ programında gösterilen bütün olaylar gerçektir ve katılan taraflar da benim kararlarıma uyma konusunda hemfikirdir. Gündelik hayatın en tatsız ve önemsiz konularıdır bunlar. Olayların çok büyük bir bölümü insanların birbirine yaptığı ucuzluklar, açgözlülükler, bencillikler, aptalca şeylerle doludur. Sırf bir erkeği elde etmek uğruna olmayacak seçimler yapan kadınlar, yine bu olaylar içinde büyük bir yüzde tutar. İşte birkaç örnek:
Mahkemede bir kadın geldi karşıma. Erkek arkadaşı, onun kredi kartıyla 3.000 dolarlık harcama yapmıştı. Sordum: “Ona kredi kartınızı verdiğinizde ne kadar zamandır tanıyordunuz birbirinizi?”
“İki dakika ve otuz saniyedir, Sayın Yargıç.”
Eh, bu biraz abartılı tabii, ama ne fark eder? Bir gün, bir hafta, bir ay aklı başında hangi insan, kredi kartını tutup bir yabancıya verir ki? Ona güvenmişmiş, öyle diyordu kadın. Yalan. Ona asla güvenmemiştir, yüreğinin derinliklerinde asla. Bu kadının hayatı ihanet hikâyeleriyle doluydu. Erkek arkadaş konusunda yaptığı seçimler sayesinde de gırtlağına kadar borca batmış durumdaydı.
Sonra şu kadını alalım: Bir haftalık tanışıklıktan sonra bir erkeğin kendi evine taşınmasına izin vermişti. Omuzlarının üzerinde sağlam bir kafa taşıyan başarılı bir iş kadınıydı kendisi tabii bu konu hariç. Evini paylaştığı arkadaşının her akşam iki dirhem bir çekirdek giyinip arabasını ödünç aldığını ve iş için dışarı çıktığını anlatıyordu! Kadın ona destek olmuş, sabır göstermiş, anlayışlı davranmıştı. Anlattığına göre lokantacılık alanında bir iş kurmaya çalışıyordu adam. İş görüşmelerini hep gece yarısından sonra yapmasının nedeni de buydu. Kadın da ona arabasının anahtarını, benzin istasyonlarında kullandığı kredi kartını falan vermişti.
Dünkü çocuk değildim ben. Bu oğlanın sağlam pabuç olmadığını anlamak için ona şöyle bir bakmam yetip de artmıştı bile. Aralarında bir ilişki olduğuna, belki birlikte bir gelecek kurabileceklerine inandığı için ona evini açan bu son derece güzel, orta yaşlı kadına en ufak bir ilgi duymuyordu. Üstelik karşıma çıkıp aralarında arkadaşlığın ötesinde bir şey olmadığını kadına en başından beri açıkça söylediğini iddia edecek kadar da cüretkârdı. Kadının ona destek olmasının, kendi işini kurabilmesi için borç para vermesinin nedeni, hayırsever biri olmasıymış. Asıl mağdur olan ise bu genç adammış. “Hep daha fazlasını istiyordu. Anlaşmamızı biliyordu oysa. Şimdi kendisini istemedim diye benden intikam almaya çalışıyor.”
Bu adam, insanları kullanan biriydi; kadın ise hayal kırıklığı yaratmıştı bende. Duruşma salonundaki herkes, olayı izleyen milyonlarca seyirci, sorunun ne olduğunu gayet iyi görebiliyor, bir tek bu kadın göremiyordu. Aptal rolü oynamaya karar vermişti. Böyle durumlarda hep aynı şeyi söylerdi kadınlar: “Beni sevdiğini sanmıştım. Beni sevdiğini söylüyordu. Bana evlilik vaadinde bulunmuştu.” İşin rengi baştan bellidir. Aile mahkemesinde de hep aynı senaryo oynanıyordu.
Nasıl izin verdin sana vurmasına? “Beni sevdiğini sanıyordum.” Neden ondan çocuk doğurdun? “Beni sevdiğini söylemişti.”
Bu arabayı götüren motor, bedeli ne olursa olsun biriyle çift teşkil etme, bir eşe sahip olma ihtiyacıdır. En azından kadınlar için geçerlidir bu. Erkekler içinse pek geçerli gözükmemekte. Sırf bir ilişkiyi sürdürme uğruna düzenli olarak dayak yemeye, yüzü gözü yara bere içinde dolaşmaya razı olacak erkek var mıdır? Hiç sanmam.
İnsanın kafasını karıştıran bu farklılığın nedeni çok basitti. Kadınlara öğretilmiş olan şuydu: Bir çiftin yarısı değilsen, hiçbirşey değilsin. İnanmıyorsanız, tek başına yaşayan kadınlara ve erkeklere layık görülen nitelemelere bakın.
Adam bekâr kalmakta kararlıdır.
Kadın evde kalmıştır ya da kız kurusudur.
Adam kimseye bağlanmaz.
Kadın kimseyi elinde tutamaz.
Adam çok seçicidir.
Kadını kimse seçmemiştir.
Benzer Yazılar
- Burçlar ve Yaratıcılık: Sanatsal Enerjinizi Keşfedin
- Tarot Kartları ve İçsel Şifa
- Astroloji ve Sağlık: Hangi Burç Hangi Organı Temsil Ediyor?
- Tarot Falı ve Günlük Pratikler: Kendi Kartınızı Çekme
- Rüyalarınızda Ölen Kişilerin Mesajları