USA’da yaşam

USA’da yaşam

Sonra, daha da hayret verici şeyler olmaya başladı. Mal sahipleri binayı temizledi! Taşındığımızdan beri binaya dokunmayan mal sahipleri binanın dış yüzündeki isleri kumlatarak temizlettiler, boruları değiştirdiler, asansörleri yenilediler ve asansörlerin ve lobinin tavanlarını altın rengine boyattılar. Bina çalışanlarını, Çavuş Pepper’m Yalnız Kalpler Bandosu’ndaki gibi, İspanyol tarzı apoletler ve sırmalı üniformalarla donattılar.

Nason Gordon adındaki en kıdemli mal sahibi girişteki posta kutularını kaldırıp büyük bir mermer çıplak kadın heykeli koydurdu. Binada oturanlar hemen adını Apthorp’un Hanımefendisi koydular. Avluyu alçıdan yapılmış korkunç vazolar ve aslan heykelleriyle doldurdu. Kiracılar bunların hepsini, her birini, düşmanlık olarak yaşadı. Bu gelişmelerin hepsi, sadece ve sadece tek bir şey için yapılıyordu: Kiralarımızı artırmak. Bu gerçekti, bina sahipleri ne zaman binaya para harcasa, Kira Sabitleme Kurulu’na gidiyor ve masraflarına karşılık olarak kiraların artırılmasını istiyorlardı. Bunun sonucunda her gün daha fazla kiracı lüks kontrolüne yöneldi ve bir panik havası esmeye başladı. Korku, kanun bina sahiplerine istedikleri kadar kaprisli olabilme hakkı tanıdığından, daha da artmıştı. Sonuçta, neredeyse sekiz odalı hiçbir apartman dairesi bulunmayan bir şehirde, sekiz odalı dairenin rayiç değeri ne olabilirdi ki?

1990’lar zirve yapmıştı ve New York sokaklarında çok para vardı. Apthorp’taki boş daireler yenilendi, Bayan Ross bu daireler için gösterişli avizeler satın aldı ve bu dairelere zengin kiracılar taşındı. Kiracılardan biri, kira olarak ayda 24 bin dolar ödüyordu. Ayda 24 bin dolar ve hâlâ sipariş verdiğiniz Çin yemeği geldiğinde kapıcı kapıyı açmıyordu. Karılarından boşanan zengin adamlar Apthorp’a taşmıyordu. Sinema yıldızları gelip gidiyordu.

Bir zamanlar mutlu çocukların zaman geçirdiği avlu, bir anda yeni kiracıları şehir merkezindeki muhteşem iş yerlerine götürmek için bekleşen limuzinlerle dolmuştu. Rızgm kiracılar toplantılar yapıyor, kanuni yollara başvuruyor ve kiraların daha da artacağı söylentisini yayıyorlardı.

Kontratım gene sona ermişti ve Bayan Ross arayarak kiramın artırılacağım haber verdi. Bina sahipleri üç yıllık kontrat yapmaya razı olmuştu: Birinci yıl için 10 bin dolar aylık kira, ikinci yıl için 11 bin dolar aylık kira ve üçüncü yıl için 12 bin dolar aylık kira. Kiram, üç yılda yüzde 400 artmıştı.

Bir anda, aşkım sona erdi. Ayda 12 bin dolar çok fazla fincan cappuccino ediyordu. Bilin bakalım ne diyeceğim? Ben cappuccino içmem. Hayatımda hiç içmedim. Bir emlakçıyı arayıp dairelere bakmaya başladım. Lorenz Hart’m bir zamanlar yazdığı gibi, karşılık görmeyen aşk sıkar. Emlak konusunda bunun farkına varabilmem, evlilikle kıyaslandığında daha uzun sürmüştü, ama sonunda geri dönülmez noktaya varmıştım. Binayla olan aşkım tek taraflı olduğundan, aşkın sona ermesi sorunsuz olmuştu. Çocuklarım büyümüştü ve binadan taşınmak daha önceleri söz konusu olduğunda, yuva olarak bildikleri tek daireden taşınmamak için yükselen protesto sesleri bu sefer çıkmıyordu. Kocam her şeye razıydı. Kız kardeşim zaten sokakta kalmış, yeni bir yer arıyordu; bir zamanlar The New York Times’ta Apthorp’un kalbi ve ruhuyla ilgili söyleşisi yayınlanan kız kardeşim, gözleri donuk, hissiz bir şekilde, şehir merkezine taşınmakla tehdit edilerek. Muhasebecimi aradım. Bana ayrıntılı olarak (aynen birkaç yıl önce satın almaktan çok kiralamamın daha mantıklı olduğunu anlattığı gibi) satın almamın, kiralamaktan daha mantıklı olduğunu anlattı.

Benzer Yazılar

Leave a Reply