Umutsuzluk

Umutsuzluk içinde yaşayan bir insan boş bir hayat sürer. Şu anın ne olduğunu bilmez ve gelecek kaybolur. Sadece gelecek için orada asılı durmaya devam eden ödül yarın için yaşar, ama o asla gelmez. İnsan ödüle sahip olmak için sıkı çalışmaya devam eder. Çünkü o asla yakalanmaz, insan onun peşinden koşmaya devam eder. Sonunda ölüm seni alır ve sen hâlâ ulaşamamışsındır. Bu milyonlarca insanın öyküsüdür. Hiç tatmin olmadan umut içinde yaşarlar ve tatminsiz ölürler.

Umut olmadan yaşamak basitçe burada yaşamak demektir, şimdi, yarın olmadığını bilerek; her zaman bugündür. Sonra tamamen farklı bir yaşam şekli içinde belirmeye başlar. Öyle eğlencelidir ki, insan geçmişi düşünmez ve insan geleceği düşünmez.

Geçmişi ve geleceği sadece bugün çok boş olduğu, bu anı nasıl yaşayacağımızı bilmediğimiz için düşünürüz. Bu nedenle ya geçmişe koşarız ya da aynı şekilde geleceğe koşarız. Geçmiş artık yoktur, gelecek henüz yoktur; ikisi de hiçbir şeydir. Bu ikisi arasında şu an vardır ve şu an her şeydir.

Asırlardır Doğu’da gösterdiğiniz çaba sorun çözmek için değildir. Mesela, kâbusunda seni takip eden o aslanla ne yapacağın sorununu çözmeyebçalışırsın. Psikanaliz budur. Ya da nereden geldiğini, ilk başta nasıl olduğunu bulmaya çalışırsın  “Bu aslan neden beni takip ediyor? Ve bu korku nereden geliyor? Ve neden ağaca tırmanıyorum?” Ve bu durumları analiz etmekte, açıklamakta, teoriler üretmekte, sana ilk başta nasıl olduğunu söylemekte uzman olan biriyle tanışırsın. Belki doğum travmasıdır ya da belki ebeveynlerin sana iyi davranmamıştır. Ya da belki bu aslan birisidir. Sadece doğrudan onun gözlerinin içine bak  karın ya da koçandır ve karından ya da kocandan korkarsın.

Ama tüm bu açıklamalar tek bir şeyi izah eder  onun gerçek olduğunu. Ve asıl sorun budur, aslanın nereden geldiği ya da aslamn sembolik anlamının ne olduğu değil. Bu gerçek sorun değil. Gerçek sorun aslanın gerçek olup olmadığıdır. Psikanaliz sana zihnin gerçek olmayan bir şey yanılsamaya  olduğunu fark etmende yardımcı olmaz. Aslında, seni daha çok çamur ve batağın içine götürür. Seni daha derinlere, köklere götürür. Ama bir yanılsamanın kökleri olabilir

Maya: Yaratıcı güç ve yarattığı düşsel görüntü… Veda’lar inancına göre nasıl Asura’ların (şeytan) yaratıcı gücü sahte tansıklar ve büyüler yaratıyorsa, evrenin yaratıcı gücü de öylece hayal ürünü bir görüntü yaratmaktadır. Sansk ritçe Maya kavramı bu yaratıcı gücü ve yarattığı serabı (düşsel, içeriksiz görüntü) dile getirir.

Hep köklere gidiyor olacaksın, ama ulaşmayacaksın. Bir yanılsamanın hiçbir sebebi olamaz.

Şimdi tekrar etmeme izin ver, çünkü bu farkı çok belirginleştirecek. Bir yanılsamanın hiçbir sebebi olamaz, bu nedenle sebebi araştıramazsm.

Devam edip durabilirsin, insanın bilinçaltına gidebilirsin… Freud bunu yaptı ve mükemmel yaptı, ama bu hiçbir şeyi çözmedi. Jung daha derine

gitmek zorunda kaldı. Ortak bilinçaltı gibi bir şey bulmak zorundaydı. Sen devam edebilirsin. Sonra evrensel bilinçaltını bulabilirsin ve saire, katman üstüne katman. Analiz etmeye devam edebilirsin  bu belki bir doğum travmasıdır, annenin rahminden doğum kanalına çıktığında çok korkmuşsundur. Ama işler burada bitmez, çünkü annenin rahminde dokuz ay kaldın. O dokuz ay kolayca bırakılamaz. O dokuz ayda sana çok şey olmuştur. Onu analiz etmeye başlaman gerekir.

Ve eğer yeterince derine gidersen önceki yaşamına geçmek zorunda kalırsın  Hindu analistlerin yaptığı budur. “Önceki yaşam” derler ve sonra “önceden önceye” ve geriye doğru gider de giderler. Ve hiçbir yere ulaşırsın. Her şekilde onun tüm beyhudeliğini göreceğin bir noktaya ulaşırsın.

Zihnin beyhudeliğini görmek için ve bir yanılsamanın hiçbir nedeni olmadığını ve analiz edilemeyeceğini görmek için yapılabilecek tek şey, kendini biraz dikkatli, farkında kılmak,  tam bu farkındalıkta rüya yok olur. Senin üzerinde bir gücü yoktur. Ve zihin seni kavramak için orada olduğunda tamamıyla yeni bir insan olursun. İçinde yeni bir bilinç doğar.

Benzer Yazılar

Leave a Reply