“Teşekkür ederim” verileni takdir edip vereni onurlandırır

“Teşekkür ederim” verileni takdir edip vereni onurlandırır

“Teşekkür ederim” verileni takdir edip vereni onurlandırır. “Özür dilerim” ise özrün sunulduğu kişiyi takdir edip kusuru işleyeni onur landınr. Bu iki ifade de eksikleri gidererek bir ilişkinin gelişmesi için gerekli güven ve iyi niyeti inşa eder. Bu iki ifade ilişkilere hareket getirdiği için üretkendir ve hayat verir. Aksi takdirde taraflar kırılabilir, anlaşmazlıklar doğabilir ve yabancılaşma meydana gelebilir. Elbette verirken ve alırken belli bir kriter gözetmez, eylemlerimizin karşılığında minnet veya özür beklemeyiz. Burada söz konusu olan; bitmemiş bir süreci tamamlayan, kopuklukları gideren ve gelecek imkânlara daha umutla yaklaşılmasını sağlayan cömert bir alışveriştir. Yürekten söylenen bir “Teşekkür ederim” karşınızdakinin yüreğini de açar. Samimi bir “Özür dilerim” de karşınızdakinin yüreğini iyileştirir. Her iki koşulda da ilişkiler zenginleşmektedir.

Anthony de Mello şöyle yazıyordu: “Minnet duyduklarımızı kutsarız.” Minnet sunmak yalnızca cömertliğin değil hayatm da içinde eksik olmayan taşkın bir ruhun onaylanışıdır. Tanrıya inananlar için basit bir şükran duası, İlahi olanın lütuf pınarıyla doğrudan bağlantı kurmamızı sağlar. İnancımız ne olursa olsun, müteşekkir oldukça o muhteşem cömertlik ağma da sıkı sıkıya bağlanırız. Yaratılış hiçbir şekilde tarafsız değildir. DNA’yı ister doğanın muhteşem bir mühendislik harikası olarak, isterse de ilahi yaratanın sevgisinin bir göstergesi olarak görelim, sonuçta hepimiz bu dans eden hayat sarmalının mucizelerinden faydalanmaktayız. Hayat bize sunduğu bütün bereketiyle bir gizemdir. Işık ve su, oksijen ve besinler hep birer hediyedir bizlere. Bütün bu nimetlerden faydalanırken minnet duymayı unutmadığımız sürece ağzımızdan dökülen her bir şükran ifadesi dünyayla aramızdaki o hassas ama muhteşem bağın bir ispatı olmaktadır. Her bir “teşekkür ederim” gündelik hayatta gözümüzden kaçan o güzelliğe ve berekete tanık olmamız için bir çağrıdır aslında.

Size minnet duyulduğu zaman varlığınızın farklı bir yanının tanındığını hissedersiniz. Verdiğiniz ya da yaptığınız bir şey fark edilmiş, yarattığı etki takdir edilmiş demektir. Yürekten gelen bir “teşekkür ederim” içinizde bir şeylere hayat verir. Ne biçeceğinizi bilmediğiniz bir tohum ekmek gibidir bu. İnsan görünmez ya da vazgeçilmez olmanın sıkıntısı içindedir her zaman. Özellikle ilişkilerde, bir tarafın cömertliği fark edilmediğinde bir şeyler sönüp gitmektedir. Sonuçta taraflar arasında daha fazlasını sunma arzusu körelmekte, yeniliklere yelken açma isteği zayıflamaktadır. Teşekkürden kaçınmak ya da unutmak daha ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Bu ihmal yüzünden, veren ve alan yücel tileceğine o soylu eylemin bütün kutsallığı bozulur; taraflara hayat vereceği yerde çözülüp bozulmaya, yalnızlığa ve sevgisizliğe sevk eder.

Benzer Yazılar

Leave a Reply