Samanyolunu meydana getiren yıldızlar

Samanyolunu meydana getiren yıldızlar

Yazar ve bilim adamı VVilly Ley:

“Samanyolunu meydana getiren yıldızların sayısı 30 milyar tahmin ediliyor ve bunların arasında en azından 18 milyar gezegen bulunabileceğini astronomlar o-lagan karşılıyorlar. Bu sayılan en aza indirip bu gezegenlerden yalnız yüzde birinin kendi güneşleri çevresinde döndüğünü düşünelim. 180 milyon gezegende hayal olduğunu söyleyebiliriz. Yine yalnız bunların yüzde birinde gerçek hayat olduğunu düşünelim. Bu hesaba göre hayat taşıyabilecek 1^ milyon gezegen kalıyor. milyon gezegenin yalnız yüzde birinde Homo Sapiens’in akıl derecesine varan yaratıklar bulunduğunu düşünürsek samanyolunda hayat taşıyabilecek 18 bin gezegen kalıyor.” diyor.

Elde edilen son sonuçlar samanyolundaki sabit yıldızların sayısını 100 milyara çıkardığından Prof. Ley’in tahminleri aslında oldukça düşük kalıyor.

Otuz yıl önce uzayda dünyadan başka bir hayatın bulunabileceğini düşünmek çılgınlık sayılabilirdi, bugün bu tartışılmaz bir gerçek kabul edilmiştir. 196İ de Green Bank’ta yer alan bir toplantıya katılan bilim a damlan galaksimizde en azından 50 milyon uygarlık bulunabileceği sonucuna varmışlardır. Buna karşılık en son keşiflere dayanan NASA görevlisi Roger A. Mac Gowan bu sayıyı 130 milyona kadar yükseltmiştir. Milyarlar, milyonlar, bunlara bağlı ihtimaller insanın akluu karıştırabilirse de hayat dediğimiz sürecin dört ana temele -adenin, uganin, oy tos in, thymin- dayandığı ve bu ana temeller bütün evren için geçerli okluğundan Öne sürülen sayılar, ihtimaller hiç de olağanüstü görünmemelidir.

Bilim açısından dunım boyleyken, Kimliği Bilinmeyen Uçan Nesnelerin Merih’ten, Venüs’ten ya da başka gezegenlerden, hattâ samanyalonun ötesinde kalmış başka bir dünyadan gelmeleri pek önem taşımıyor. Başka bir deyimle nereden geldikleri önemli değil, gelmiş ohnalan düşündürücüdür. Üstelik taramanın en sık olduğu yıllın yeniden gözden g^irinefc durumun daha dı düşündürücü olduğunu anlarız 1947de oluyor ilk iki atom bombasının patlamasından iki yıl sonra; 1957’nin sonlarım doğru taramada bir hızlanma görülüyor; ilk dünya uydusunun gökyüzüne fırlatılmasından çok kısa bir süre sonra. Son yıllarda tarama azalmış dunundadır, buna karşılık in sanoğlu kendi uıay fethini yürütmektedir. Besbelli uza/ ziyaretçilerimiz bir bekleyiş devrini sürdürmektedirler.

Denetlenen, tespit edilen olaylara, bilimsel verilere, gerçek sayılara, bunlara dayanan görüşlere rağmen insan hlll direniyor, bu çeşit bir gerçeği tartışmasız kabullenmeye yanaşmıyor.

insan, her ne pahasına olursa olsun, kurulu düzenini korumak zorunluluğuyla karşılaşıyor; bu yüzden karşıt blokların her bîri dengeyi bozmamak için Kimliği Bilinmeyen Uçan Nesneler sorununu gizlemeye, önemsemeye bakıyor.

Benzer Yazılar

Leave a Reply