SADECE 180 DERECELİK BİR DÖNÜŞ

SADECE 180 DERECELİK BİR DÖNÜŞîki Polonyalı otomobillerinin ön koltuğunda yol alıyorlardı. Bir dönemece yaklaştıkları sırada arabayı kullanan kişi arkadaşına, “Pencereden dışan uzanıp dönüş işareti lambasının çalışıp çalışmadığına bakar mısın?” dedi, öteki adam çabucak pencereden dışarı uzandı ve işaret lambasına bakıp arkadaşına seslendi: “Evet çalışıyor, hayır çalışmıyor, evet çalışıyor, hayır çalışmıyor, evet çalışıyor, hayır çalışmıyor.”

Bhagwan, eğer biri bana tanıklık edip etmediğimi sor saydı, yanıtım aynısı olurdu: “Evet ediyorum, hayır etmiyorum; evet ediyorum, hayır etmiyorum; evet ediyorum, hayır etmiyorum.” Hepsi aynı yola çıkmaz mı?

Aynı yola çıkmaz, çünkü tanıklığınıza bakılırsa, geliş ve gidiş olabilir bu; yanıtınız da tamamen işaret lambasının “Evet, hayır; yine evet…” diye çalışüğmı söyleyen Polonyalı’mnkinin aymsı olabilir.

Bu işaret lambasının işlevidir; olmak, olmamak; olmak, olmamak… Ama zavallı Polonyalı’ya gülmeyin. Onun far kındalığı söz konusu olduğunda, adam tamamen farkındadır. Bu ne zaman işlese, adam “evet” der; ne zaman işlemese adam “hayır” der. Onun işaret lambasını farkındalığı süreklidir. İşaret lambası değişmeye devam eder, ama Polonyalı, o işlediği zaman tamamen farkındadır, çalışmadığı zaman da; yandığında, söndüğünde de. Adamın farkındalığı bir sürekliliktir.

“Evet, tanıklık ediyorum, hayır tanıklık etmiyorum, evet tanıklık ediyorum, hayır tanıklık etmiyorum,” diye tanıklığınız hakkında aym cevabı verebilirseniz, tüm bu sürecin tanıklığı olan bu tanıklık anlarının gerisinde bir şeyin bulunduğunu hatırlamalısınız o zaman. Bazen tanıklık ettiğinize ve bazen tanıklık etmediğinize kim tanıklık ediyor? Bir şey süreklidir.

Tanıklığınız tam bir işaret lambası haline geldi; onun yüzünden canınız sıkılmasın. Vurgulamanız sonsuzun üzerinde, sabit, sürekli olmalı ve oradadır. Herkesin içindedir o; sadece unuttuk onu.

Ama onu unuttuğumuz vakitlerde bile, mutlak kusursuzluğu içinde oradadır. Her şeyi yansıtma gücünde bir ayna gibidir, her şeyi hâlâ yansıtıyor, ama siz aynaya arkanız dönük duruyorsunuz. Zavallı ayna arkanızı yansıtıyor.
Dönün, ayna yüzünüzü yansıtacak.
Kalbinizi açın, kalbinizi yansıtacak.
Her şeyi masanın üzerine koyun, bir tek kart bile saklamayın; ayna tüm gerçeğinizi yansıtacak.
Ama tüm dünyadaki insanlara, “Ben kimim?” diye sorarak aynaya arkanız dönük durmayı sürdürürseniz, o zaman size kalmıştır bu. Çünkü gelip size, “Çare şudur. Şunu yapm, kim olduğunuzu bileceksiniz,” diye öğretecek budalalar vardır ortada.

Hiçbir yöntem gerekmez, sadece 180 derece dönüş, bu da bir yöntem değildir.
Ayna ise sizin öz varlığınızdır.
Fıkraya bu biçimde bakmamış olabilirsiniz. Bu fıkrayı birine anlatırsanız, Polonyalı’nm pek aptal oluşuna, bunun lambanın işleyişi açık, kapalı, açık, kapalı olmak oluşuna gülecektir. Ama bir fıkra getirdiniz bana; sadece gülemem ona, çünkü onda belki de kimsenin görmeyeceği bir şey görürüm.

Polonyalı sebatlıdır, tetiktedir. O, tek bir noktayı, tek bir anı bile kaçırmaz.
“Tanıklık ediş, evet,” dediğiniz, sonra da kaybolduğunda “hayır” dediğiniz; tekrar ortaya çıktığında “evet” dediğiniz zaman… Tüm bu tanıklık anlarının gerisinde bir şey olduğunu ve tanıklık olmadığını basitçe gösterir bu. Düşündüğünüz şeyin değişme sürecini yansıtan gerçek tanık geridedir. Gerçek tanık değildir bu; işaret lambasıdır sadece.
İşaret lambasını unutun.

İçinizde yirmi dört saat her şeyi gözleyerek devam eden sabit yansımayı hatırlayın. Ağır ağır temizleyin onu; onun üzerinde çok toz vardır, yüzyılların tozu. Tozu silin.
Günün birinde, ayna tamamen temiz olunca, bu tanıklık ediş ve tanıklık etmeyiş anları yok olacak, sadece bir tanık olacaksınız.

Siz tanıklığın sonsuzluğunu bulmadıkça, tüm diğer tür tanıklıklar akim parçasıdır. Değeri yoktur bunların.

Benzer Yazılar

Leave a Reply