Rüyada koşmak

Rüyada koşmak

Rüyada koşmak sürpriz olan pek bir şey yok. Kanepe ve ben, Batı Ellinci Cadde’de karanlık bir daireye taşındık. Bir yaz hafta sonu ve yapacak hiçbir işim yok ve yalnız olmam gerekiyor, ama yalnız değilim; Raymond Chandler’ın seçme eserlerini okuyorum.

Altı yıl sonra, bir rüyada koşmak daha. Haftalarca, bir şeyler okuyabilmek için dikkatimi toplayamıyorum; sakinleşemiyorum. Birlikte kaldığım arkadaşım okumam için bana Smiley’nirı Insanları’mn ciltlerini veriyor. Misafir odasındaki yatağa dalıyorum ve kendimi John le Carre’ye teslim ediyorum. John le Carre’yi çok seviyorum ama kırık kalpli âşık, kitabın kahramanı George Smiley’e âşığım. George Smi ley’nin âşık olmasını istiyorum. George Smiley’nin bana âşık olmasını istiyorum. Düşününce, George Smiley tam evlenmem gereken ama hiç evleneme diğim bir tip. Aklımın bir köşesine, John le Carre’ye mektup yazıp, kendisini bu konudaki bilgeliğimden faydalandırmak istiyorum.

Ancak bu arada, Rüyada koşmak kargaşasında eflatun kanepe kayboluyor ve yeni bir kanepe alıyorum. Yumuşak, sıcak kumaş kaplı, oturarak ya da yatarak kitap okuma isteğinize bağlı olarak, kolçağına yaslanabileceğiniz veya yumuşak yastıklarına gömülebile ceğiniz bir kanepe. Bu kanepede Anthony Trollope’un büyük bir kısmını, Edith Wharton’un tamamını okuyorum. Her iki yazar da ölmüş olduğundan, bunlara mektup yazmak mümkün değil. Çok yazık, her ikisine de yazarak, kitaplarının hâlâ yazıldığı günkü gibi çağdaş olduklarını bildirmek isterdim. Jane Austen’in tüm romanlarını, peş peşe altı kitabını, okuyorum. Günlerce, dalgın dalgın sevgililerinin yanlış anlaşılmaları, itirazları, yanlış algılamaları, karakter değişikliklerini, sınıf farklılıklarını ve aşkın önüne çıkan diğer engelleri atlatıp atlatamayacaklarını düşünüyorum. Bu romanları öyle bir gerilim içinde okuyorum ki, daha önce onlan en az onar kere okuduğumu hiç tahmin edemezsiniz.

logo

Benzer Yazılar

Leave a Reply