Psikolojik Bütünleşmenin Tüm Kuramları

Ruhun içinde insanın olgunlaşmasını en iyi belirten bir duruma doğru gelişme eğilimi gösteren bir merkez kavramı üzerine oturtulmuştur, katı bir maddeci olan Freud, böyle dinsel kavramlardan kaçındı. Fakat Freud’ün izleyicilerinden çoğu yüceltici bir gelişme avramı olmaksızın ruh hakkındaki kuramların insanın yüzlerce yıllık ruhsal gelişmesinden elde edilen kanıtlarla bağdaşmayacağı görüşüne sahip olmuşlardır.

Freud, kendisinden önceki Karl Marx ve Darwin gibi ruhsal sorunları, bilimsel gelişmeyi gölgeleyen rasyonalizasyonlar olarak önemsememeye çalıştı. Öte yandan Freud’ün izleyicileri, psikolojik amaç ve gelişme kavramlarını Freud’ün sert gözlem ve analizleriyle birleştirmeye çalıştılar.

Önceleri Freud’ün en hevesli öğrencilerinden biri olan Alfred Adler, öğretmeninin tüm zihinsel süreçleri içgüdüsel çatışmalar düzeyine indirgeyen görüşünü kabul etmedi. Adler, böyle bir görüşün “kendisini gelişme arzusu olarak belirten esrarlı yaratıcı hayal gücünü” tanımaktan yoksun olduğu görüşünü savundu. Ruhun içinde daha sonra yaratıcı zeka olarak fark ettiğimiz biçimde “yaşama dönüşen bir benlik” vardır. Gene de Adler, Freud’ün çatışma benzetiminden ayrılmadı.

Adlerin teorisinde acı, mükemmelleşme dürtüsüyle insanlığın dünya karşısındaki temel aşağılık duygusu arasındaki uzlaştınlamaz karşıtlığın sonucudur. Bu ikilem Freud’ün içgüdüsel çatışma kuramının bir başka biçimi olarak yorumlanabilir. Bununla birlikte Adler olgunlaşmaya doğru bir adım olarak, iç yaratıcı uyarıyı harekete getirme ve gereksinmesindeki dirençli, tutumuyla Freud’ün ilerisine geçti.

Freud’un başka ünlü bir öğrencisi olan Carl Jung da üstadından ayrılarak, psikanalitik kuramı insan gücünün genişlemiş ve görüntüsü olarak sundu. Nevroz’u ciddi olarak altetme olanağını ele aldı ve en üst düzeyde olgunlaşmaya doğru gelişme olanağını tasarladı.

Jung, bilinçaltını “kaynayan heyecanların kazanı” olarak yorumlamak yerine Freud tarafından varsayımlanandan daha derin birçok bilinçaltı katlan saptadı.

Jung, bilinçaltında yalnız doyumlarıma arzusu değil, kendini bilme olanağı da gördü. Jung, en derin bilinçaltı katlarında büyük yaratıcı gücü olan evrensel bir zekâ gördü. “Bilinçaltı… İnsan’m yücelmesindeki tüm ruhsal kalıtımı içerir. Bilinçaltı içgüdüsel güçlerin ve onları düzenleyen biçimlerin kaynağıdır.”

Jung, acının yerini çatışma olarak saptadı. Fakat Freud ve Adler’in tersine, ruhun kökünde ikilik değil birlik buldu. Bu yüzden insanın bilincinin merkezindeki öz benliği, eşsiz iç doğasını değerlendirmeye başlayarak acıdan bütünlüğe doğru yükselebileceğini belirtti. Jung bir yazısında şöyle diyordu:

“Tüm psikolojik yaşamımızın başlangıçtan bu noktada ayrılmaz bir biçimde kökleşmiş ve tüm yüksek ve en yüce amaçlanmış ona doğru parıldıyor görünmektedir.”

İnsan yaşamının temel ve amacı yönünden bu görüş açısı, Freud’den köklü bir aynlış oluşturdu. Jung ruhu harekete getirici temel ilkenin çatışma değil fakat olgunlaşmaya doğru baskı olduğunu savundu. O olgunlaşmayı yaratıcı güçlerin başlangıçtaki kaynağı çeşitli bilinçli yaşantıların altındaki bütünlük olarak tanımladı. İnsanın bu olgunlaşma olanağı başlangıçta psikolojik çevrelerin çoğunca kabul edilmemişken ilk olarak, Jung tarafından ortaya atılmasından soma giderek destek kazandı.

tarot falı sundu…

Psikolojik Bütünleşmenin Tüm Kuramları

 

Benzer Yazılar

Leave a Reply