Öfke

Eğer öfkeliysen, o zaman öfkeli ol. Gerçekten öfkeli ol; onu tamamla. Acı çek! Acının bir zararı yoktur, çünkü acı çok bilgelik getirir.

Acının zararı yoktur, çünkü ancak acıyla insan onu aşar. Acı çek! Ama gerçekten öfkeli ol.

Ne yapıyorsun? Öfkelisin ve gülümsüyorsun. Şimdi öfke seni takip edecek. Tüm dünyayı kandırabilirsin, ama kendini kandıramazsın. Zihin

gülümsemenin sahte olduğunu çok iyi biliyor. Şimdi öfke içeride devam edecek; bu bir monoloğa dönüşecek. Sonra yüksek sesle söylemediğin her ne varsa içinden söyleyeceksin. Yapmadığın her ne varsa onu yaptığım hayal edeceksin. Şimdi bir rüya yaratacaksın. Düşmanınla, öfkenin nesnesiyle savaşacaksın. Zihin sana belirli bir şeyi bitirmende yardım ediyor. Ama bu da imkânsız, çünkü başka şeyler yapıyorsun.

Bu bile yardıma olabilir: Odana kapan  öfkeli değildin; durum öyleydi ki öfkelenemezdin  odana kapan ve şimdi öfkeli ol. Ama monologa devam etme. Davranışlarla göster! Bir insan üzerinde göstermenin bir zorunluluğu yok, bir yastık da iş görür  ama bırak orijinal, gerçek olsun.

Bırak gerçek olsun ve sonra içinde ani bir rahatlama hissedeceksin. Sonra monolog düşecek, kırılacak. Bir ara olacak, bir boşluk. Bu boşluk sessizliktir.

Yani ilk iş monoloğu kırmak. Ve bunu ancak yaşamanız “doğru yaşama”ysa tamamlanmış bir yaşamaysa yapabilirsin. Asla tamamlanmamış olma. Her anı başka bir an gelmeyecekmiş gibi yaşa. Ancak o zaman onu tamamlayabilirsin. Bil ki ölüm, her an gerçekleşebilir; bu sonuncu olabilir.

Hisset, “Eğer bir şey yapmak zorundaysam, onu burada, şimdi, tamamıyla yapmalıyım!”

Bir Buda, aydınlanmış biri gördüğün zaman içinde aniden kocaman bir alev canlanmaya başlar. “Eğer bu güzellik, bu zarafet, bu bilgelik, bu mutluluk herhangi bir adama nasip olabiliyorsa neden bana da olmasın?”

Benzer Yazılar

Leave a Reply