Hindistanda uzun yaşamanın sırrı

Hindistanda uzun yaşamanın sırrı

Kendi Önyüklemeleri SayesindeÇok araştırdım bir gün hindistanda yaşlı bir kadın Suraj’ın hazırladığı odun yığını üzerinde ateşe verildi. Dört kat çaprazlama olarak dizilmiş odunlar üzerinde yatan kadının göğsünde de düzgün bir şekilde dizilmiş ince bambu çubukları vardı. Alevlerin arkasındaki görüntü yavaş yavaş isler arasında kayboluyordu. Et kokusu dayanılmaz bir hal almıştı. Kadının vücudunun çoğu kömürleşti ve toz halinde dökülmeye başladı.

Bu arada bir bacağının bembeyaz kemikleri ortaya çıktı, alevler henüz başına kadar gelmemişti. Gözleri kapalı ve dudakları hafif aralık bir şekilde, güneşleniyor gibi duruyordu. Sonunda seyrek saçları tutuşuverdi, dudakları seğirir gibi oldu; ama yüz ifadesi son serece huzurluydu. Sonsuzluğu karşılarken, farkında olmadan gülümsüyordu sanki.
Artık o kadının yaşamı hakkında hiçbir şey bilinmesine imkân yok. Brahma ya da Shudra olabilirdi. Belki bir balıkçının karısıydı, belki de bir hükümet üyesiydi. Bu dünyaya bir beden olarak gelip bir beden olarak gitmişti. Hepsi buydu. Sonuçta ateş her sınıf insanı yakıp kül ediyordu. Kast, servet, şans, üstünlük ve tüm eşitsizlikleri yok ediyordu.
Hindistan Gezi Notlan 85 Adaleti sağlayan tek şey ölümdü, çünkü yaşamda adalet yoktu.

Jonah Blank’in bu öyküsü, Arrow of the BlueSkinned God; Retracing Ramayana through India adlı kitabından alınmıştır.
Bence Hindu dininin en büyük yanlışı “dokunulmaz“ diye nitelendirilen bu insanlardır. Bu fikre Güney Afrika’daki acı deneyimlerimden sonra kapılmış değilim; bir zamanlar agnostik bir görüşe saplandığım için, ya da Hıristiyan dini ve edebiyatı okuduğum için de değil. Bu görüşüm, İncil’i ve izleyicilerini bile tanımazdan öncesine dayanır.

On iki yaşımda ya vardım ya yoktum. Uka adında çöp toplayarak yaşayan bir “dokunulmaz“ bizim eve kanalizasyon çukurunu temizlemek için gelirdi. Anneme ona niye “dokunamadığımızı“ sormuştum çünkü yanlışlıkla Uka’ya değecek olsam hemen aptes almam gerekiyordu. Buna itiraz etmiyordum ama içimden gülerek bu “dokunulmazlık“ saçmalığının din açısından bir ciddiyeti olmadığını düşünüyordum. Olamazdı da!

Benzer Yazılar

Leave a Reply