Genel Görelilik Teorisi

YENİDEN BAŞLAR GÎBİ

Kozmologlar Evrenimizdeki saniyenin on binde biri yaşından sonraki her şeyi, galaksiler ve yıldızlar ölçeğinde, bazı detaylarıyla anladıklarından emindirler. Bu ortaya konulması sıra dışı bir iddia gibi gözükür, ama Evren’in saniyenin on binde biri yaşında olduğu bir zaman olduğunu söylerken neyi kastettiğimizle başlayan, sağlam bir temel üzerine kurulmuştur.

Genel görelilik teorisi Evrenin başlangıcında bir tekillik olması gerektiğini ve karadeliklerin içinde de tekillikler olması gerektiğini söylese de, fizikçiler bunu gerçek dünyanın bir tanımlamasından çok, genel göreliliğin bir sorunu olarak görürler. Bir kuantum kütleçekimi teorisinin denklemdeki tekillikleri yok edeceğini umarlar. Ama eğer genel göreliliğin denklemlerine uygun bir şekilde Evrenin genişlemesini zamanda geriye doğru aldığımızı hayal edersek, denklemlerde tekilliğe karşılık gelen anı “sıfır zaman” olarak düzenleyebiliriz. O zaman soru, genel teori ve bugün uygulanan diğer fizik kurallarının bize ne anlattığını yeniden düşünmeye zorlanmadan önce, ne kadar geriye gidebileceğimize, yani sıfır zamana ne kadar yaklaşabileceğimize dönüşür.

En dikkatli tahmin, Dünya üzerinde detaylı olarak çalışılmış maddenin en uç yapısını ele alarak başlamaktır. Atom çekirdeği Dünya üzerindeki araştırmacılar tarafından yüzyıldan fazla bir süre önce incelenmiştir ve davranışları derinlemesine anlaşılmıştır. Bu davranışı kavrayışımız aynı zamanda büyük bir başarıyla, içlerinde nükleer etkileşmeler olan yıldızların nasıl işlediğini anlamak için de kullanılır. Fizikçilerin atom çekirdeği yoğunluğuna karşılık gelen yoğunluklarda bulunan maddenin davranışını kavradığı rahatlıkla söylenebilir. Evren’in bugün bilinen yoğunluğundan yola çıkarak, Evren’in daha küçük, ama bugünkü kadar madde içerdiği geçmişteki her çağın yoğunluğunu hesaplamak basit bir problemdir. Burada, bugün gördüğümüz Evren’in parçasının kökeni ve zaman geçtikçe nasıl değiştiğiyle ilgilendiğimiz için Evren’in sonsuz olması önemli değildir; aynı şey belki de ufkumuzun ötesinde de oluyordur, ama bu tartışmayı etkilemez. Bu hesaplamanın sonucu, sıfır zamandan sonraki saniyenin on binde birinde (0,0001) bugün gördüğümüz Evren’in tüm içeriği atom çekirdeği yoğunluğunda sıcak bir madde yığınına sıkışmıştır.

Bu geleneksel olarak Büyük Patlama olarak ifade edilen şeydir; sıcak ateş topu o zaman da hızlıca genişliyordu ve bilinen fizik yasaları ikinci bölümde bahsedilen kara maddenin hesaba katılması şartıyla, tamamen tatmin edici bir şekilde bu genişlemedeki düzensizliklerin Evren yaşlandıkça içinde yıldız ve gezegenlerin oluştuğu galaksilerin büyüdüğü tohumlar haline nasıl geldiğini açıklar. 1960’larda standart Büyük Patlama modeli ilk geliştiğinde açıklayamadıkları şey ateş topunun nereden geldiği ve bugün gördüğümüz yapıların büyümesi için de tam da doğru boyutta düzensizlikleri oluşturmak ve genişlemesini ayarlamak için 0,0001 saniyeden önce ne olduğuydu. Evren neden maddenin kritik yoğunluğuna sahipti?

40 sene önce, 1960’ların sonunda bu, kozmolojinin gidebildiği en uç noktaydı. Kimse Evren’in nasıl tekil bir köken gibi gözüken yüksek sıcaklıktaki çekirdek yoğunluğu durumundan hızlıca genişlediğini bilmiyordu; hatta birçok kozmolog asla
bilemeyeceğimizi düşünüyordu. Ama on sene içinde, 1970’lerin sonunda, parçacık fiziği ve kozmolojinin evliliği, geleneksel Büyük Patlama’dan önce Evren’i genişletmeye başlatanın ne olduğunu açıklamaya başladı. Şimdi şişme olarak bilinen bu fikrin gelişimi, genişleyen bir metaevren içinde Evren’in kendisinin kökeninin bir açıklamasını sunar. Hatta bizi çoklu evrene bağlantılayabilir.

Benzer Yazılar

Leave a Reply