Geleceğe Dönüş

images

Böyle bir durumda, karmaşık elementleri ve zaman okunun tersinin gerektireceği geri kalan her şeyi “eski durumuna bozmak” için ışımanın yıldızlar üzerine düşmesiyle, baloncuğun çöken yarısı genişleyen yarının ikiz bir görüntüsü olur. İlk bakışta bu, zaman okunun bir Boltzmann dalgalanmasının iki yarısında ters yönleri göstermesi fikrinden çok da farklı gözükmeyebilir. Oysa çok önemli bir fark vardır. Boltzmann dalgalanmasında, oklar sırt sırtadır ve her ikisi de daha düzenli bir durumdan düzensize, daha büyük metaevrenin yüksek entropi durumuna doğru yönelir. Genişleyen ve çöken baloncuk evrende, oklar kafa kafayadır ve her iki sondaki tekilliklerden uzakta, her ikisi de baloncuğun maksimum genişleme durumuna yönelir.

Bu tıpkı aynı rayda bulunan iki trenin bir istasyondan iki farklı yöne doğru çıkması ile aynı raydaki iki trenin zıt yönlerde birbirlerine doğru gitmesi arasındaki fark gibidir. Okların buluştuğu ortada ne olur? İki trene ne olacağını biliyoruz; bir baloncuk evrende eşit derecede dağınık bir şeyi engellemek için, evrenin her yerinde aynı anda, aniden, zaman tersine dönmelidir. Baloncuk evrendeki her şey nasıl olur da termodinamiğin tüm süreçlerinin tersine çevrilme zamanının geldiğini bilebilir? Tek bir basit örnek ele almak için, evren maksimum boyutuna ulaştığında tek bir ışık fotonunun bir yıldızın yüzeyinden çıktığını ve boşluğa doğru yola çıkmak üzere olduğunu varsayın. Tek bir foton (evrendeki diğer tüm fotonlar arasında) nasıl olur da aniden hareketini tersine çevirip, çıktığı yıldıza doğru geri dönebilir?

Zamanın akışının bir yanılsama olduğunu ve altta yatan gerçekliğin Fred Hoyle’un çekmece gözleri gibi zaman dilimle
rinin bir dizisi olduğunu kabul etsek bile bunun işe yaramasının tek yolu, evrenin maksimum büyüklüğüne karşılık gelen, yığın içindeki noktada çalışmış her çekmece gözünde saklanan “hafıza”nın şeklini değiştirmek olurdu. Bölen çizginin diğer tarafındaki çekmece gözleri “hafızalar” ya da geçmiş değil, gelecek dediğimiz şeyin kayıtlarını içerirdi. Her iki kayıt dizisi de bir Büyük Patlama’dan maksimum genişlemeye doğru bir genişleme tanımlardı. Aslında, entropi sıfırlanması için bir Büyük Patlama’dan başlayan aynı genişlemeyi tanımlamaları gerekirdi. Yığının birinci yarısının basitçe bir kopyası olacağı için, yığının ikinci yarısına hiç de gerek olmazdı. İki tane Büyük Patlama şöyle dursun, Büyük Patlamaların sonsuz bir dizisi olamaz sadece bir tane Büyük Patlama olur; baloncuğun hangi yarısında yaşamış olursanız olun, tıpkı bugün gördüğümüz gibi, zamanın akışını geçmişte bir Büyük Patlama ve geleceği genişleyen bir evren şeklinde görürdünüz. Tüm gücüyle kozmik rastlantılar bilmecesini geri getiren, var olan tek bir Büyük Patlama’yla baş başa kaldık. Uzayzamanın böyle bir yalıtılmış baloncuğu ne olursa olsun, Çoklu Evren değildir ve bu fikri ciddiye almak zordur.

Ama burada açıklanması gereken, zaman oku, ışığın yapısı ve diğer ışımanın biçimleri hakkında arda kalan bir bilmecedir. Bir fotonun yıldızı terk edip sonra tersine dönmesi örneğini keyfi olarak seçmedim; elektromanyetik ışımanın davranışını tanımlayan denklemler zamanda “ileri” veya “geri” olarak da işlerler. 19. yüzyılda James Glerk Maxwell tarafından keşfedilen denklemler, Güneş veya bir TV vericisi gibi bir kaynağı terk eden ve bazılarının gözünüze veya evinizin çatısının tepesindeki televizyon antenine gelebilecek şekilde evrene doğru hareket eden ışımayı tanımlamak için yorumlanmıştır. Bir kaynaktan çıkan ışık, tıpkı bir gölcüğe atılmış çakıl taşından yayılan dalgacıklar gibi, ama üç boyutlu olarak yayılır.

Maxwell’in denklemlerini bu şekilde yorumlamamız bizim için doğaldır, çünkü bu yorum bizim günlük zamanın akışı tecrübemizle uyuşmaktadır. Ama denklemler eşit derecede ters yönde de işler. Nelerin sadece yıldız gibi bir nesneye doğru yakınsayarak, Evren’in çok uzağında başlayıp, içe doğru hareket eden elektromanyetik dalgalar olarak tanımlanabileceğini de açıklarlar. Bu, evinizin çatısındaki televizyon antenini terk eden ve “verici” üzerinde yakınsamak için Evren’in her yönünden gelen dalgalara karışan dalgalan da içerir. Sydney Üniversitesi’den filozof Huw Price, fizik yasalann daki bu tür bir simetriyi tersine çevrilen zaman oku ve iki başlangıç, ama ciddiye alınması gereken bir sonu olmayan tek bir “baloncuk” evren görüşünün temel taşı olarak kullandı.

Görüşü büyüleyiciydi ve benzer düşünceler 1980’lerde Stephen Hawking tarafından ele alınmış; ancak Alberta Üniversitesi’nden Don Page ve Arizona State University’den Paul Davies gibi fizikçiler tarafından çürütülmüştü. Bu fizikçiler, kuantum gerçekliklerin doğru yorumunun, zamanın herhangi tek bir evrende ters döndüğü değil, Everett yorumundaki birçok dünyada zamanın “geri” gittiği kadar “ileri” de gittiği eşit sayıda evren bulunacağına işaret ettiler. Bildiğimiz şekliyle yaşam olasılığını ortadan kaldıracak şekilde, tüm olası evrenlerin küçük bir parçası garip bir şekilde davransa bile “rastgele bir gözlemcinin” der Davies, “değişmez bir zaman oklu evrende kendini bulması, karşı konulamaz bir şekilde olasıdır.

Salmımlı bir evrenin çöken yarısında zaman terse dönmese ve zamanın okları aynı yönü göstermeye devam etse bile seken bir evrenle ilgili başka bir sorun vardır. Evren’imiz Büyük Patlama’daki çok düzgün bir durumdan ortaya çıkmıştır ve ondan sonra kütleçekim madde yığınlarını, sonunda karadelikler yapmak için, uzayın dokusunu buruşturarak bir araya çekmiştir. Tüm karadelikler, kuantum süreçlerinin ve kütleçekimsel etkileşmenin hâlâ anlaşılamadığı tekillikler veya en azından Evren’in doğuşunda var olmuş tekilliğe yakın durumlar içermelidir. Bir karadeliğe düşen madde, evrenin kendisi büyük çöküşe varmadan önce, evrenin sonundaki büyük çöküşün karşılığına ulaşır. Dolayısıyla büyük çöküşün kendisi, Büyük Patlama’nm kesinlikle ikiz görüntüsü olmayan karmaşık bir süreçle, karade liklerin ve tekilliklerin birleşmesini kapsar.

Kara maddenin itici gücü sayesinde, kesinlikle büyük bir çöküşe gitmiyoruz ve tekrarlayan genişleme ve çökme döngüleri hakkmdaki kurguların hiçbiri Evrenimize uygulanamaz. Ama bu Büyük Patlama’dan “önce” bir şey olmayabileceği veya
Evren’imiz yok olduktan “sonra” bir şeyin olmayabileceği anlamına gelmez. Evren’in nasıl başladığına dair elimizdeki en iyi açıklama doğal olarak Çoklu Evren teması üzerine başka bir çeşitleme ve kozmik rastlantılar bilmecesi için tatmin edici bir önerme sunar. Aynı zamanda tekilliklere yakın maddenin davranışı hakkında ne bildiğimizi düşündüğümüzü de kapsar ki buna “şişme”* denir.

Benzer Yazılar

Leave a Reply