Erkeklerle ilgili bazı gerçekler

Erkeklerle ilgili bazı gerçekler

O gün güneşte fazla kalmıştım. Kafam kızgındı zaten. Birden patladım. “İş bana düşüyorsa, o boktan tekneye lale ekin daha iyi. Telefon falan etmiyorum, burada oturup tamirci beklemiyorum, yat limanında tamirci ile iskelesancak tartışmalarına girmiyorum. Servisi arayıp saatlerce teknenin el ını beklemiyorum. Hiçbir şey yapmıyorum! Tekneyle oynamak isteyen sizsiniz, onu bu kadar isteyen sîzsiniz, siz telefon edip çağırın tamirciyi, adamlar gelene kadar siz oturup bekleyin, her işini de siz görün. Benden bu kadar. Bu tekneyi boşuyorum.”

Ah nasıl bir yük kalkmıştı üzerimden. O anda hissettiğim özgürlük duygusunu hayatım boyunca bir daha yaşamayabilirim.
Bundan bir ders çıkarmak gerekiyor. Kocalarımızla çocuklarımıza acizliği biz öğretiyor, sonra da bunu pekiştiriyoruz, çünkü böylece bize aynı tarot falı gibi ihtiyaçları olduğunu hissediyoruz. Şu ya da bu nedenle, zannediyoruz ki alabileceğimiz kadar sorumluluk alırsak üstümüze, kocalarımızla çocuklarımız bizi daha çok sevecek. Korkunç bir yanılgı bu. Bir keresinde akıllı bir dostumun dediği gibi, “Erkekler banyo temizlemek ya da yemek pişirmek için eve koşturmuyorlar.” Bu kadar az şey karşılığında bu kadar çok işi üstlendiğimiz için de er geç pişmanlık duyuyoruz. Hiç fark ettiniz mi, iş gören insan eşlerin aktif olanı, daha çok sorumluluk alanı durmadan eleştirilir? Bunu tersine çevirmek gerek: “Benim yaptığım işi beğenmiyorsan, otur kendin yap.”

Kadınların Çilesi: Kubura Düşmek
Erkeklerle ilgili bazı gerçekler vardır ki tarot falı gibi sonsuza dek değişmez. Klozetin alt kapağını açık bırakıp gitmek gibi. Kadınlar, bu kusurun karmaşık psikolojik kökenleri konusunda yıllardır tartışıp dururlar. Bu konuda dırdır etmeyi de denemişizdir. Ama hiç yarar sağlamaz. Klozetin alt kapağı daima açık kalır.

Baştan kaybedilmiş olan bu savaşta bir muharebe de ben verdim. Ali’nin bu davranışını değiştirmesini sağlayamadığımı kabul etmek zorundayım; ama en azından bu konuda düşünmesini sağladım.

Yıllar önce, Ali ile boşanıp yeniden evlendikten sonra ve insanın kendini sevmesinin önemini anladıktan uzun bir süre sonra bir gece, tuvalete gitmem gerekti. Gece yarısıydı ve yatalı birkaç saat olmuştu, ama karanlıkta yolumu bulmayı başardım. Gözlerim hâlâ kapalı olduğu halde tuvalete girdim, oturdum ve neredeyse kuburun içine düştüm. Şimdi uyanmıştım işte! Ali, alt kapağı açık bırakmıştı. Yine Ali’nin bunu ne zamanlar yapacağını neredeyse şaşmaz bir şekilde önceden biliyordum. Bu da onun pasif agresif tutumuydu. Bir şey için bana bozulmuş ya da kızmış olacaktı ve bunu bana söylemek yerine, tutup klozetin kapağını açık bırakmıştı.

O gece sinsi bir saldırı olmuştu bu. Hiç beklemiyordum, o yüzden de az kalsın kubura düşecektim. Bir erkekle birlikte oturup da bunu yaşamamış kadın var mıdır ki? Hepimiz gecenin karanlığında o porselen soğukluğunu, az kalsın buz gibi bir delikten aşağı düşecekmişiz korkusunu hissetmişizdir. Bunun beni rahatsız ettiğini söylesem, duygularımı olağanüstü ölçüde azımsamış olurum. Anında yerimden fırlayıp indirmiştim kapağı. Hacetimi giderdikten sonra da mutfağın yolunu tuttum; ışığı açıp dolapları karıştırmaya başladım. Epeyce büyük iki tencere kapağı bulup döndüm banyoya. Ali derin uykudaydı, iyilere, masumlara, sütten çıkmış ak kaşıklara özgü bir şekilde mışıl mışıl uyuyordu. Usulca girdim yatağa. Sonra tepesine çıkıp tencere kapaklarını birbirine vurmaya başladım, âdeta Çaykovski’nin 1812 Uvertürü’nün finalindeki ziller ve top sesleri gibi.

logo

Benzer Yazılar

Leave a Reply