Buda’ın dediği budur: Bir nehri aşın, ama suyun ayaklarınıza değmesine izin vermeyin.

budaDoğu’daki lotus çiçeği simgesinin anlamı budur. Buda’nın bir lotus çiçeği üzerinde oturduğu heykellerini, fotoğraflarını görmüş olmalısınız; bir mecazdır bu. Lotus suda yaşayan bir çiçektir, ancak su ona dokunamaz. Lotus çiçeği, Himalaya mağaralarına kaçmaz, ama suda yaşar ve yine de uzakta, çok uzaklarda kalır. Pazar yerinde olup, ama pazar yerinin varlığınıza girişine meydan vermeyerek, dünyada yaşayıp, yine de bu dünyadan olmayarak. ‘Tanık olan bilinç’le kastedilen budur.

Size tekrar tekrar, “Farkında olun!” derken söylemek istediğim budur. Eyleme karşı değilim, ama eyleminiz farkın dalıkla aydınlanmış olmalıdır. Eyleme karşı olanlar, baskıcı olmak zorundadırlar; her tür baskıysa sizi bir bütün değil, sağlıklı değil, marazlı yapar.

Yaşamdan kaçıp manastırlarda yaşayan keşişler Katolik ya da Hindu, Caynacı ve Budist keşişler gerçek santıyasinler değildir. Onlar yalnızca arzularım bastırmışlar ve dünyadan, eylem dünyasından uzaklaşmışlardır. Eylem dünyasından uzaklaşırsanız, nerede bir tanık olabilirsiniz? Eylem dünyası, farkında olmak için en iyi fırsattır. O, size meydan okur, her zaman bir meydan okuma olarak kalır. Uykuya dalıp bir eylem olabilirsiniz; o zaman dünyevi bir adam, bir hayalci, bir yanılsamalar kurbanısınız ya da bir tanık haline gelebilir ve yine de dünyada yaşamayı sürdürebilirsiniz. Sonra da eyleminiz buna farklı bir nitelik kazandırır. Gerçekten eylemdir bu. Farkında olmayanların eylemleri gerçek eylemler değil, tepkilerdir. Onlar tepki verirler sadece.

Birisi size hakaret eder ve tepki gösterirsiniz. Buda’ya hakaret edin; tepki göstermez, eylemde bulunur. Tepki öteki kişiye bağımlıdır: O, bir düğmeye basar ve siz sadece bir kurban, bir köle olursunuz; bir makine gibi işlev görürsünüz. Farkmdalığm ne olduğunu bilen gerçek kişi hiçbir zaman tepki göstermez; kendi özgün farkmdalığımn dışında eylem yapar. Eylem öteki kişinin eyleminden gelmez; hiç kimse onun düğmesine basamaz. O, bunu yapmanın doğru olduğunu kendiliğinden hissederse yapar bunu; hiçbir şeyin gerekli olmadığım hissederse sessiz kalır. Baskıcı değildir; her zaman açıktır ve duygu belirtir. İfadesi çok boyutludur: Şarkıda, şiirde, dansta, aşkta, duada, merhamette akar.
Eğer farkında olamazsanız, o zaman ortaya iki ihtimal çıkar: Ya baskılayıcı ya da hoşgörülü olacaksınız. Her iki biçimde de esaret içinde kalırsınız.

Bir rahibe, manastırın hemen dışmda tecavüze uğramış. Onu sonunda bulup içeriye taşımışlar ve yakındaki bir doktoru çağırmışlar. Doktor gelmiş, ellerini çaresizlikle kaldırıp, “Plastik cerrahi işi bu!” demiş.

Bir plastik cerrahi uzmanı çağırılmış. Uzman zavallı rahibeyi görünce haykırmış:
“Oh, Tanrım! Ne felaket! Nereden başlasam acaba?”
Baş rahibe cevap vermiş:
“Pekâlâ, bu kolay. Önce yüzündeki gülümsemeyi silin!”

Benzer Yazılar

Leave a Reply