Bilincin kuantumcu mekanik modeli

Bilincin kuantumcu mekanik modeli

Mekanik bilim bize çok fazla bilgi vermiş fakat onu yorumlayacak ilişkilendireceğimiz bir bağlam verememiştir. Teknoloji, tıpkı saf mekanik bilim gibi değersizdir; her türlü kullanım için hazırdır. Gücünü birçok şeyden alır; tıpkı Newton fiziğinin gücünü soğuk nesnellikten alması gibi: Amaçsallıkla mekanikliği birbirinden ayırıp mekanik işlev yerine getiren şeyi net bir şekilde görmeyi mümkün kıldı. Fakat bu tür bilim ve teknoloji bize kendimizle ilgili hiçbir şey söylemez ve biz kendimizi etrafımızdaki maddi çevreden yabancılaşmış hissederiz. Hiçbir tinsel tamamlayıcı olmaksızın, bunlar bizim hem birbirimize hem de dünyamıza yabancılaşmamıza neden olurlar.

Bu yazının ileri sürdüğü, kuantum fiziğin bilincin kuantumcu mekanik modeline akraba olması durumu bize tamamıyla farklı bir perspektif sunmuştur. Bu, kendimizi ve evrenin bir parçası olarak amaçlanmızı görebileceğimiz, sayesinde insanın varoluşunun anlamını biz bilinçli insanlar Tarot falı bak denince bu maddi evrende niye vanz? kavrayabileceğimiz bir bakış açısıdır. Eğer böylesi bir bakış açısı tam anlamıyla başanlabilirse, bu engin şiirsel ve mitolojik imgelemin, dinin tinsel ve ahlâki boyutunun yerine geçmeyecek, ama bize kendimizi de kapsayan tutarlı bir dünya tablosunun fiziksel temelini sağlayacaktır.

Schrödinger’in kedisi sorununu tartışırken, kuantum fiziğin bilinç sorunsalını ortaya attığım ve böyle yaparak bilinci fizik için bir tartışma konusu haline getirdiğini söylemiştim. Laboratuvar deneylerinin düzenlenişindeki bizim bilinçli katkımız çok olasılıklı kuantum gerçekliğinin belli bir yanını uyandırır ve tıpkı çocuğun çamurdan çömlek yapmaya bilinç li katkısının belli bir çömleğin (ve belli bir çocuğun) oluşmasını sağlaması gibi, bu yanın gerçekleşmesine neden olur.

Fakat, bilinçle madde arasındaki bu yaratıcı diyalog ne kadar geriye uzanır, ortak gerçeklik biçimlenişinin hangi derin seviyelerine iner ve biz bunu bilincin fiziğine nasıl bağlarız? Bilincin ne dereceye kadar, hangi seviyeye kadar geri dönüp nesnel, maddi gerçekliğin (rastladığımız, baktığımız ve ölçtüğümüz şeyler) oluşmasında bir rol oynadığını görebilir miyiz? Gerçeklik bilincin gelişmesinde ne derece yaratıcı bir rol oynar? Bu sorulara yanıt verebilmek için bilinç dediğimizde ne kastettiğimizi açıklığa kavuşturmamız gerekir.

İnsani koşullarda, bilinç kelimesi onun türlü anlamlannı tamamıyla örten bir anlam ve çağrışım bütününü ifade etmek için kullanılır: Zihin, zekâ, akıl, amaç, niyet, farkındalık, özgür irade kullanımı, vb. Bu kavramların bazılan yüksek düzeydeki hayvanlann bilinçli davranışını ve bazılan da belki amip gibi basit yaratıklannkini betimlemek için kullanılır. Fakat bilinç, zamanın başlangıcından beri maddi dünyayı yaratmak veya şekillendirmek için çalışan ya aşkın ya da her yerde mevcut bir birimin eylemini tanımlamak için en geniş ve insani anlamda kullanıldığında geleneksel mistisizmin veya teolojinin sınırlarına dayanır. Ben kelimeyi bu anlamda kullanıyorum.

İnsan bilinci şimdiki en yoğun ve geniş anlamına şüphesiz, bilincin çok daha basit ve temel biçimlerinden gelinen uzunca bir evrim süreci sonunda erişmiştir. Eğer kendi karmaşık zihniyetimizin doğasını, dinamiğini ve onun daha geniş şeyler planındaki, yerini anlamak istiyorsak, onun bu daha basit ve temel biçimlerdeki köklerini ve onların maddi dünyayla aralanndaki diyaloğu görmemiz gerekir. Bize kalan bu mirasın izlerini sürerken, bizim de bir parçası olduğumuz tüm tarih hakkında bir bakış açısı edinebiliriz.

Benzer Yazılar

Leave a Reply