Astral bedenin hareketsiz cesedimden bağımsız dolaşması ve astral bedenlerin gittiği yere doğru kendi bağımsız yolunu kat etmesi fikri çekici ve ilginçtir, aynca birçok yönden de ölümsüzlük hakkındaki üç görüşün en somutudur. Fakat yine de kimse bunun fiziğini merak etmeden ya da niçin diye sormadan edemez. Modern fizik araştırmasının en ileri çabalarına rağmen kimse ölü bedenler etrafında dolanan herhangi bir “astral etki” saptayamamıştır. ”
Aynı zamanda, ölümsüz ruhumun bedensel sınırlaması kalktığında daha özgür ve mutlu olabileceği ya da onun bir gün benim yeniden oluşan bedenimle birleşeceği fikri birçok insana mantıklı bir açıklaması olmaksızın inanılması zor gelir.
Aslında tüm ölümsüz ruh, beden dışına çıkmak fikri doğrudan Platoncu ve Kartezyen ikiciliğe dayanır. Ruh ve beden (bilinç ve beyin) kazayla birbirlerine bağlanmışlardır. Fakat hem beynin ikiye bölünmesinde hem de bilinç fiziği araştırmalarında gördüğümüz gibi linçle beden aynlamaz.
Peki o zaman buradan nereye varınz? Bazı filozof ve dinbilimcilerin tartıştıkları gibi eğer bir çeşit Platoncu ikicilik, makul bir ölümsüzlük doktrini ya da benliğin hayatta kalışı için önceden gerekli olan bir şey olsaydı, bu ikiciliğin kendisi artık makul olmaktan çıkardı. O zaman ölümden sonra anlam taşıyan bilinçli bir yaşamın varlığına ilişkin umudumuzu kes meli miyiz?1 Fransız Hıristiyan varoluşçu Gabriel Marcel ikiciliğin tüm biçimlerini reddetmiştir. Ölümsüzlük üzerine yazdığı denemelerden birinde, “Bana öyle geliyor ki işe bilincin mutlak duraklamasının mümkün olmadığını gözlemlemekle başlamalıyız” der; tıpkı, sevgilinin mutlak anlamda sevilmemesi nin olanak sız olması gibi.
Marcel, ölüyle süregiden ilişkilerin ve hatta ölüyle3 yapılan diyalogların âşıkların ikisi de hayattayken aralarındaki mahrem ilişkinin bir sonucu olarak mümkün olabileceğini düşünmüştür. İlişkide olduğumuz insan hayattayken onun içine öyle gireriz ki onun bazı durumlarda ne söyleyeceğini ve düşüneceğini biliriz ve onunla şimdi yaşayan bir varlık olarak ilişkiye gireriz, bir anı olarak değil.
Marcel’inki gibi bir tavır, yaşayana bir parça rahatlama getirebilir. Bu bize ölüyü nasıl bırakmayıp, kendimizle tutacağımız konusunda bir imge sunar. Fakat böyle bir bağlantının fiziksel temelde nasıl olabileceği söylenmediğinden, ölüyü bu dünyaya bağlamanın yaşamsal mekaniği, Marcel’in ölüye olan bağlılık diye adlandırdığı “yaratıcı sadakat” kavramı, özlemli bir düşünmeden, kaybetme acısını hafifletmeden öteye geçemez. Ölüyü, ölünün kendisine de yarar sağlayacak anlamda hayatta tutmanın yolu yoktur. Ölünün sürekli deneyim yaşaması için herhangi bir dayanak yoktur.
Benzer Yazılar
- Burçlar ve Yaratıcılık: Sanatsal Enerjinizi Keşfedin
- Tarot Kartları ve İçsel Şifa
- Astroloji ve Sağlık: Hangi Burç Hangi Organı Temsil Ediyor?
- Tarot Falı ve Günlük Pratikler: Kendi Kartınızı Çekme
- Rüyalarınızda Ölen Kişilerin Mesajları