Düzenli kuantum tutarlılığı

Düzenli kuantum tutarlılığı

Bilincin içimizde hangi düzeyde varolduğunu düşünürsek düşünelim ben bilincin fiziksel temelinin çok özel bir çeşit dinamik ilişki holizmine beyindeki fröhlich tarzı Bose Einstein yoğunluğu, sinirsel dokular veya nöron hücre duvarlarında mevcut olan bazı bozonlann (fotonlar veya sanal fotonlar) kendi içlerindeki tutarlı düzene dayalı olduğunu savunuyorum. Bu kuantum tutarlılığı, insan beynindeki 10″ nöronun Tarot falı gibi bir kısmının ya da hepsinin tutarlı ateşlemesini ve bu ateşlemenin olanak tanıdığı bilgi bütünleşmesini sağlayacak güçtedir. Bu da, bizde bilinç birliği ve sonuç olarak benlik ve dünya duyusu oluşturur.

Düzenli Bose Einstein foton (ya da diğer bozonlar) tutarlılığı olmaksızın ne benlik ne de dünya duyumuz olabilir. Fakat aynı şekilde, sinirsel dokunun maddi bileşenleri olmaksızın Bose Einstein yoğunluğu da olamaz. Bu ikisi, kuantum tutarlılık (bilinç zemini) ve sinirsel doku (madde), birbirleriyle ilişkileri sayesinde beynin bilinçli işlev kapasitesini sağlarlar. Daha sonra bu kapasite çevreden aldığı bilgiyi işleyen tüm sinir ağlarına bağlanır.
Böylece bizde ve yüksek düzey hayvanlarda bulunan bilinç seviyesinde, maddeyle bilinç arasındaki yaratıcı diyalog çok bariz ve önemlidir. İkisi de diğerine indirgenemez, yok edilemez.

Aynı şekilde, daha basit bir seviyede, bu düzenli kuantum tutarlılığının, DNA’nın kendisine varıncaya dek tüm biyolojik dokularda bulunduğu düşünülür. Gördüğümüz gibi kuantum tutarlılık yaşamın temel yaratıcılığına aynlmaz bir şekilde bağlıdır. Bu yaratıcılık, çevredeki yapılanmamış, atıl veya ka otik maddeyi alıp onu daha karmaşık bir yapı ve daha düzenli bir tutarlılığa götürecek dinamik ve karşılıklı yaratıcı bir diyaloga çekmek üzere tüm canlı sistemlerin (Fröhlich tarzı Prigogine sistemler) kendi kendilerine örgütlü kapasitelerinden kaynaklanır. Canlı sistemlerin bu tutarlı uyumu maddede örgütlenip kendini tam olarak gerçekleştiren, şimdiye dek anlaşılmamış bir potansiyeli uyandırır.

Düzenli kuantum tutarlılığı demek olan yaşamın, yüksek beyin fonksiyonuna bağlı bir kuantum tutarlılığıyla birlikte düşündüğümüz öz bilinç Kapasitesi yoKtur. Yaşam, yansıtmalı değildir ve onun bir “erek” duyusuna sahip olduğundan söz etmeR antropomorfıK bir yansıtma olur. Fakat Ilya Prigogine’in savunduğu gibi, bir yön duyusu vardır ve bunu “evrimsel paradigma” diye adlandırır.

Yaşam, daima daha fazla yaşam, daha fazla ve büyük düzenli kuantum tutarlılığı yaratır görünür. Ve bu bizimki gibi bilinçli sistemlerde bulunan erekliliğin açık ve net öncülüdür; aynı fiziğe sahiptir ve biz bu fiziği, bilincimizin gelişimini, herhangi bir canlıyla en ilkel anlamda paylaştığı en geri noktaya kadar izleyebiliriz. Ve düzenli Kuantumcu tutarlılığın olduğu her seviyede, bu tutarlı uyumla onun maddi çevresi arasında yaratıcı bir alışveriş vardır. Bu yüzden, bilinçli insanlar olarak bizler, çok açıktır ki bilinçli doğamızın bir kısmını diğer bilinçli yaratıklarla paylaşırız.

Benzer Yazılar

Leave a Reply